Yeni bölümümüze başlamadan önce isterseniz biraz önce ki bölümümüzde neler yaşanmış bir hatırlayalım arkadaşlar;
"Safiye Sultan'ın emri ile ilacına her gün zehir katılan Handan Sultan günden güne hastalanmakta ve ölüme yaklaşmakta idi.Safiye Sultan Handan Sultan'ın bu durumu için sevinirken Sultan Ahmed ise kahrolmakta idi. Anlaşılan Saraydan çok yakında Fahriye Sultan'ın cenazesinin ardından bir cenaze çıkmak üzereydi.. "
- Önceki bölümümüzde neler yaşandığını hatırladığımıza göre artık yeni bölümümüze kaldığımız yerden devam arkadaşlar;
Sarayın her köşesini adeta hüzün kaplamıştı.. Handan Validenin ağırlaşan durumundan mütevellit Haremde kimseler ağzını dahi açmıyorlardı ve başlarında sadece bir tane olan Valide Sultanları için dua ediyorlardı tez vakitte iyileşmesi için.. Yine günlerden bir gün Handan Sultan yorgun bir şekilde yatağından kalkmış ve hekim başının mide ağrısı için verdiği ilaçtan iki üç kaşık almıştı ki birden midesinden sancılanmaya başlamış ve daireden çıkarak cariyeler taşlığına doğru duvarlardan tutunarak yürümeye başlamıştı. Her haliyle halsiz ve yorgun olan Handan Sultan sadece o anlık bir acıyla kayın validesi Safiye Sultan'ın adını sayıklamaya başlamıştı. Cariyeler taşlığa doğru gelen Handan Valideyi fark eden ağalar hemen Destur çekmişlerdi.
- Ağa: Destuur!! Handan Valide Sultan Hazretleri!!
Ağaların desturu ile kendini yavaşça toparlamaya çalışan Valide Sultan yavaşça başını kaldırarak hareme doğru yönünü çevirmiş ve cariyelere bakarak onları izlemeye başlamıştı. O an birden geçmişe dönen Handan Sultan içinden şu sözleri dile getirirken aklından da Sultan Mehmed Han'ı gördüğü ilk gün aklına gelmişti bir anda..
"Ben Sultan Mehmed Han'ın bir çare kölesi, cariyesi ve gözdesi, hasekisi Helen..
1574 senesinin kışında dünyaya açtım gözlerimi.. Henüz küçüktüm lakin hala hatırlıyorum ailemden ayrıldığım günü.. Annemin, babamın "Gitme kızım!..Bırakma bizi.." diye çığlıkları hala kulağımı inletiyor.. Bilmiyorum yaşıyorlar mı öldüler mi bilmiyorum.. Beni ailemin elinden aldıkları gün 10 yaşlarımda idim.. Beni 1584 senesinde Bosna'dan alıp Osmanlıya Mehmed Han'ın veliaht şehzadeliğinin yaptığı Manisa'ya getirdiler.. İşte ilk kez onu burda görmiştüm.. Babası Murada Han gibi iri yapılı sert bir kişiliği olan birisiydi.. Onu gördüm ve tüm acılarımı bir anda sanki unuttum.. Bazı günlerimiz olur o hala soğukkanlılığını korur ne sevindiği ne de üzüldüğünün belli ederdi.. Evladım Ahmed Han'ı kucağıma aldığım gün ise benim tüm geçmişimin aklımdan hayalimden silindiği yeni hayatımın başladığı gündü.. Hayatımı bu küçücük sabiye adadım.. Onu korumak için her şeyi vermeye ve kurban etmeye hazırdım.. Hayatımı, aşkımı, sevincimi, mutluluğumu unutmuş artık kendim için değilde bir tek evladım Ahmed Han için nefes almaya başlamıştım..
Ben Handan Sultan, Safiye Sultan'ın gelini, oğlu Mehmed Han'ın hasekisi, oğlu Ahmed Han'ın biricik validesi Handan.. Anlaşılşan ölüm benim için artık bir iki adım ötede ve sadece yürüyüp o dipsiz çukura düşmemi bekliyor.."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kaderin Sırrı: Kösem Sultan
Ficción histórica- Çocuk yaşta Kefolanya Adası'da koparıldığında bütün hayallerine veda etti Nasya. Kaderi, ona hizmetçi olacağını fısıldasa da asi bir denizkızıydı o. Cehennem beklerken cenneti bulduğu Osmanlı Sarayı'nda kraliçe olmaya ant içmişti. Entrikalara, hiç...