Yeni bölümümüze başlamadan önce isterseniz biraz önce ki bölümümüzde neler yaşanmış bir hatırlayalım arkadaşlar;
"Sultan Ahmed Han'ın devrine son vermek için harekete geçmişti. Sultan Ahmed'i sefere gönderek ondan kurtulmak isteyen Safiye Sultan, diğer torunu Şehzade Mustafa'yı tahta çıkartıcaktı. Böylece de kendisi naibe olarak devleti bizzat yöneticekti..Ama bunun için önce Sultan Ahmed'in sefere çıkmaya ikna olması gerekiyordu. Mahpeyker Hatun ise uzun zamandır başka hatunlara bakmayan Sultan Ahmed'e kırgındı. Uzun zamandır sarayda olan Mahpeyker evine gitmek isterken aşkı için kalmıştı. Ama şimdi o aşkı bu sarayda göremiyordu.."
- Önceki bölümümüzde neler yaşandığını hatırladığımıza göre artık yeni bölümümüze kaldığımız yerden devam arkadaşlar;
- Nasuh Paşa: Bu nasıl olur Sultanımm.. Mümkün mü bu? Sultan Ahmed Han'ı tahtan indirmek!
- Büyük Valide Safiye Sultan: Bizi iyi anlayamıyorsun galiba paşam? Hünkar torunumuzun bir daha bizi sürgün etmeye kalkmasını istemiyoruz. Bizim kim olduğumuz anlamasının vakti geldi de geçiyor bile.
- Nasuh Paşa: Peki bu nasıl olucak Sultanım. Aklınızda ki şey nedir?
- Büyük Valide Safiye Sultan: Öncelikle işimizi kolaylaştırabilmek için başta hünkar torunumuz olmak üzere sarayda ki herkesi burdan uzaklaştırmamız lazım. Bunu da sen yapıcaksın.
- Nasuh Paşa: Ne yapmamı istiyorsunuz?
- Büyük Valide Safiye Sultan: Malumun üzerine Anadolu'nun birçok yerinde Kalenderoğlu'nun liderlik ettiği bir celali ayaklanmaları var. Sende bu aylanmalar sayesinde Sultan Ahmed'i sefere bizzat katılmasına mecbur bırakıcaksın. Böylece Sultan Ahmed'in işini seferdeyken bitiricez. Haremde ki gelinimiz olucak Handan Sultan ve de Mahpeyker Hatun'un ise işini biz bitiricez.. Anladın mı?
- Nasuh Paşa: Anladım Sultanım. Zaten siz herşeyi eksiksiz düşünmüşsünüz. Sultan Ahmed'e gelince merak etmeyin Sultanım, ben ne yapar eder hünkarımızı sefere bizzat katılması konusunda ikna ederim.
- Büyük Valide Safiye Sultan: Alaa.. Sana olan güvenimiz tam. Sakın bizi hayal kırıklığına uğratma Nasuh. Çekilebilirsin..
Safiye Sultan haince planını aşama aşama gerçekleştirirken güneşin ilk ışıkları ile sarayda gözünü açmayan kalmamıştı. Mahpeyker Hatun ise akşamdan beri baygın bir halde odasında yatmaktaydı. En sonunda yavaş yavaş gözlerini açan Mahpeyker, önce gözleriyle bir kez etrafı süzerek hemen ayağa kalkmıştı. Sevdiği adamın akşamdan beri başka bir hatunun yanında olduğu düşündükçede üzülmeye başlıyordu. Hareme doğru ağır ağır yürümeye başlayan Mahpeyker Hatun, dün gece Safiye Sultan'ın gizlice halvete yolladığı Mahfiruz Hatun ile karşılaşır. Dün geceki olaylardan sonra sesini çıkartmadan ordan uzaklaşmak isteyen Mahpeyker Hatun yürümeye devam ediyordu ki Mahfiruz Hatun arkasından seslenerek yolunu kesmişti.
- Mahfiruz Hatun: Mahpeyker Hatun, ne oldu yoksa hala üzgün müsün?
- Mahpeyker Hatun: Ne diyorsun sen? Ne üzülmesi.
- Mahfiruz Hatun: Malum dün geceden beri hünkarımızın yanındayım. Onca zamandan sonra hünkarımızın senden başkasına bakmasına hiç mi üzülmedin yani?
- Mahpeyker Hatun: Beni hünkarımızın senin gibi hatunlara bakması mı üzecek Hatun? Hünkarımızın gözünde geçici bir hevesten başka birşey değilsin sen. Şimdi oyalama beni de çekil yolumdan.
Mahfiruz Hatun için Mahpeyker'in gözlerinin içindeki korku yeterliydi. Mahpeyker'in yerine kendisinin halvete gitmesi kendisini epeyce mesut ediyordu ve Mahpeyker'in bu üzgün halleri ise onun işine yarıyordu. Mahpeyker Hatun üzüntüsünü ve acısını dairesinde yalnız başına yaşıyordu. Günlerdir dairesinden çıkmamış kimseyide içeri almamıştı. Hayatında ilk kez birisine aşık olmuştu ama aşık olduğu adamda onun yerine başkasını tercih etmişti. İşte bu her kadında olduğu gibi küçük Anastasia'mızın da canını yakıyordu. Safiye Sultan ise haremden bir haber hala iktidarının peşinden koşmakta idi. Bülbül Ağa ile birlikte Halime Sultan'ın dairesine doğru hızlı adımlar ile yürüyen Büyük Valide planını devreye sokmak için Nasuh Paşa'dan gelecek olan müjdeli haberi bekliyordu. Küçük şehzade Mustafa'yı hain emelleri için kullanarak devlete saltanat naibi olmak istiyordu Büyük Valide. Lakin eğer naibe olmak istiyorsa önce validesi Halime Sultan'dan kurtulması gerekiyordu. Zira o varken bu mümkün değildi. Çünkü annesi olarak onun hakkıydı naibelik. Nasuh Paşa ise Sultan Ahmed Han'ı Anadolu'da hızlı bir şekilde büyümekte olan Celali İsyanlarını durdurabilmek için sefer kararına ikna etmeye çalışıyordu. Lakin tahta çıkalı üç ay olmuşken genç padişah Sultan Ahmed henüz bir sefer için kendini hazır hissetmiyordu. İstanbul'da yani payitaht'ta ise uzun zamandır ağır bir kış geçirmiyordu. Gözün gördüğü her yer bembeyaz olmuştu 1604 yılının kışında. Çok sert geçen kış ile birlikte sarayda Mahfiruz Hatun'un gebe olduğu herkes tarafından öğrenilmiş bizzat da Sultan Ahmed'in kalbini şu soğuk havalarda ısıtmıştı bu güzel haber.. Evladını kucağına alıcağı günü sabırsızlıkla beklerken İstanbul'un üzerinde ki çetin ve soğuk kış yavaş yavaş kalkmaya başlamıştı. Ağaçlar çiçek açmaya, yerler yeşillenmeye başlıyor idi.
- 8 Ay Sonra (Kasım 1604)..
Böylece aradan aylar geçmiş 1604 yılının 3 Kasım'ın da Mahfiruz Hatun'un sancıları başlamış ve derhal Sultan Ahmed' müjdeli haber iletilmişti. Haberi duyan herkes şifahanenin önüne gelmiş ve şehzade mi yoksa sultan mı doğacak diye meraklı gözlerle beklemeye başlamıştı. Mahpeyker Hatun ise hayatının en üzücü günlerini geçirmekteydi. Ne yapsa bir türlü mutlu olamıyordu. Doğacak çocuğun ise Şehzade olması Mahpeyker Hatun'un kalbine bir ok gibi saplanı vermişti. Sultan Ahmed doğumdan sonra içeriye büyük bir sevinç içinde girmiş ve hemen ilk evladını kollarına alarak alnından öpüp koklamıştı. Genç padişah çok uzun zamandan beri eğer bir şehzadesi olursa adını büyük ve güçlü imparatorluğun kurucusu atası Sultan Osman'ın adını koymak istiyordu. Öyle de yaptı. Mahfiruz Hatun'dan olmuştu Sultan Ahmed'in ilk evladı Osman.. Aradan biraz daha zaman geçmişti ki Nasuh Paşa türlü yalanlar ve oyunlar ile Sultan Ahmed Han'ı Celali'nin üzerine sefere çıkmaya ikna etmişti. Böylece nihayet aylar önce Safiye Sultan ile karşılaştırılan plan devreye sokulabilecekti. Tarih 18 Kasım 1604 idi ve Sultan Ahmed acele bir şekilde sabah vakti erkenden divan erkanının toplanmasını emretti.
- Sultan Ahmed: Divan erkanım, paşalarım, beylerim. Sabahın bu saatinde sizleri çağırtmamın nedeni Anadolu'da büyümekte olan Celali İsyanlarıdır. Daha fazla bu isyanların büyümesine gönlüm razı değildir. Bundan mütevellit en kısa zamanda hazırlıklar yapılsın. Zira sefere çıkma vaktidir.
- Veziriazam Lala Mehmed Paşa: Hünkarım bağışlayın lakin önümüz kış, hazırlıklar bile epey zaman alıcakken sefer kararı ne kadar doğrudur?
- Sultan Ahmed: Paşa! Ben kararımı verdim! Size burda düşen hazırlıkları en kısa zamanda bitirmek.. Hem sana mı kaldı benim kararlarımı tartışmak?
- Veziriazam Lala Mehmed Paşa: Haşaa Hünkarım! Ben sadece...
- Sultan Ahmed: Tamam! Ben diyeceğimi dedim Mehmed Paşa! Bu celali denen eşkiyalardan kurtulmanın vakti geldi de geçiyor bile.. Derviş Paşa bu hususdaki sen kararın nedir? Malum paşalarımız hep karşı çıkıyorlar..
- Derviş Mehmed Paşa: Benim de görüşüm Veziriazam hazretleri ile aynıdır Hünkarım.. Geçen seneki kışa göre bu seneki kışında aynı geçiceğini düşünüyorum. Asker için epey zahmetli bir yol olucaktır. Lakin celali eşkiyalarını da bir yerden sıkıştırmak mecburundayız Hünkarım. Bu yüzden sefer şarttır..
- Sultan Ahmed: Herkes duymuştur umarım. Derviş Paşa'nın da söylediği gibi en kısa zamanda sefere çıkılınacaktır. Hazırlıklarınızı yapın! Zira celali eşkiyalarının sonunu ben getiricem! Anlaşıldı mı Lala Mehmed Paşa?
- Veziriazam Lala Mehmed Paşa: Emrü ferman yüce hünkarımızındır..
- Sultan Ahmed Han: Alaa..
Sefer kararının verildiğini işiten Nasuh Paşa ise bir mektup ile olan biten herşeyi Safiye Sultan'a iletmiştir.. Safiye Sultan ise duydukları ile derhal harekete geçmiş ve hemen Halime Sultan'ın yanına gitmişti. Halime Sultan ise kendinin kullanıldığının farkında olmadan oğlu Şehzade Mustafa'yı tahta çıkartabilmek için şimdiden hazırlıklara başlamıştı. Zira oğlu tahta çıkınca kendisi de valide sultan olucaktı.
- Büyük Valide Safiye Sultan: Hazırlıklarını yap Halime..Zira yakında evladın Şehzade Mustafa, Sultan Ahmed'in sefere gidişiyle tahta culüs eğliyecek! Böylece Sultan Mustafa'nın devri başlayacak!
- Devam Edecek...
Beğeni ve Yorumlarınızı Bekliyorum Arkadaşlar.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kaderin Sırrı: Kösem Sultan
Fiksi Sejarah- Çocuk yaşta Kefolanya Adası'da koparıldığında bütün hayallerine veda etti Nasya. Kaderi, ona hizmetçi olacağını fısıldasa da asi bir denizkızıydı o. Cehennem beklerken cenneti bulduğu Osmanlı Sarayı'nda kraliçe olmaya ant içmişti. Entrikalara, hiç...