Yeni bölümümüze başlamadan önce isterseniz biraz önce ki bölümümüzde neler yaşanmış bir hatırlayalım arkadaşlar;
"Safiye Sultan yaptığı kanlı baskından dolayı şehzade Mustafa'yı tahta çıkartıcakken Sultan Ahmed'in yaşadığını öğrenmesi tüm planlarını bozmuştur. Safiye Sultan Sultan Ahmed emri ile zindan kapatılırken başlarına gelenlerden sonra saray halkını bundan sonra sessiz ve de sakin bir hayat beklemekteydi bir süreliğine de olsa.."
- Önceki bölümümüzde neler yaşandığını hatırladığımıza göre artık yeni bölümümüze kaldığımız yerden devam arkadaşlar.
Sultan Ahmed'in son anda saraya gelmesiyle tüm planları alt üst olan Safiye Sultan Sultan Ahmed'in emri ile zindana atılmıştır. Ağır adımlar ile yürüyerek hüzünlü bir şekilde sarayın karanlık sessiz odaları olan zindanlara mahkum edilmişti Safiye Sultan. Sadece bir andan Büyük Valide sahip olduğu herşeyini kaybetmişti. Sultan Ahmed ise sarayda kilitli olan herkesin kurtarılmasını ve ailesinin de sağ salim bir şekilde yanına getirilmesini emretmişti. Odalarında mahsur kalan Handan Sultan ve Mahfiruz ile Mahpeyker ağaların yardımı ile kurtarılmış ve hemen has odaya Sultan Ahmed'in yanına götürülmüşlerdi. Sultan Ahmed ise has oda da ailesini beklerken Rabbinden onlara birşey olmaması için dua etmekteydi ki içeriye validesi ve iki güzel eşi gelmişlerdi. Sultan Ahmed'in yüzünde ki korku ve endişe ailesini sağ salim kendi gözleri ile görmesiyle bir anda yok olmuştu. Koşarak ilk validesinin elini öpüp ona sıkıca sarılan Sultan Ahmed o an ağlamakta olan oğlu Osman'ı görünce Mahfiruz Sultan'ın kucağından hemen alıp kollarında öpüp koklamıştı aslan şehzadesini. Sanki bir süreliğine oğlunu bir daha göremiyeceğini düşünmüştü Sultan Ahmed..
- Sultan Ahmed: Mahfiruz..
- Mahfiruz Sultan: Hünkarımm.
- Sultan Ahmed: Oğluma gözün gibi bakıcak zinhar kimsenin ona zarar vermesine izin vermiyeceksin eğer şehzademin başına bir şey gelirse seni mesul tutarım bilesin! Tamam mı?
- Mahfiruz Sultan: Siz nasıl uygun görürseniz Hünkarım.. Hiç merak etmeyin şehzademe gözüm gibi bakıcağımdan emin olabilirsiniz..
- Sultan Ahmed: Alaa..
Gözlerini Mahpeyker Hatun'a doğru yönelten Sultan Ahmed yavaşça yanına doğru yaklaştı ve onun boynu bükük halinden hüzünlenen genç padişah elini uzattı ve yavaça Mahpeyker Hatun'un başını kaldırdı.
- Sultan Ahmed: Mahpeyker.. Yüzüme bak benim Kösem Sultan'ım..
Sultan Ahmed Mahpeyker Hatun'a Kösem Sultan diye seslenmesi başta Mahfiruz olmak üzere herkesi şaşırtmıştı. Ama Handan Sultan başından beri Mahpeyker Hatun'un yanında olmasından ötürü sevinmişti bir bakıma. Zira Mahpeyker şu anda Sultan Ahmed'in bu sözü ile düşmanlarına karşı olan savaşı çoktan kazanmıştı bile..
- Mahpeyker Hatun: Kösem? Ne demek o?
- Sultan Ahmed: Bu isim lider, önder, yol gösteren manasına gelir Mahpeyker. Bundan böyle sen ve ben yeniden bir başlangıç yapıcaz. Artık ne Safiye Sultan olucak ne de bir başkası. Zira Anastasia'da, Mahpeyker'de artık yoklar..Bundan böyle yalnızca Kösem ve Ahmed var! Tıpkı ilk günlerimizde olduğu gibi mutlu olucaz artık Kösemim. Ağlamak ve üzülmek yok arık tamam mı?
- Mahpeyker Hatun: Yok hünkarım..
- Sultan Ahmed: Yaşananlardan sonra epey yorgunsunuzdur. Gidin ve istirahat edin. Ben daha sonra tekrardan ziyaretinize gelirim.. Dairelerinize dönebilirsiniz şimdi...
Mahfiruz Sultan Sultan Ahmed'in Mahpeyker Hatun'a olan bu düşkünlüğünü bir türlü anlayamıyordu. Has odada Mahpeyker'e yeni isimler vermesi ve ona olan bu bitmek bilmeyen aşkını kendi önünde anlatması Mahfiruz Sultan'ı üzmeye yetiyor da artıyordu bile. Ama Mahfiruz Sultan'ın ne buna sessiz kalmaya ne de Mahpeyker denen o hatunun gölgesinde kalbolup gitmeye niyeti vardı! Herkes has odadan çıkarken Sultan Ahmed bir süreliğine duraksadı ve Validesine doğru yönelerek kendisinden kalmasını söylemişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kaderin Sırrı: Kösem Sultan
Historical Fiction- Çocuk yaşta Kefolanya Adası'da koparıldığında bütün hayallerine veda etti Nasya. Kaderi, ona hizmetçi olacağını fısıldasa da asi bir denizkızıydı o. Cehennem beklerken cenneti bulduğu Osmanlı Sarayı'nda kraliçe olmaya ant içmişti. Entrikalara, hiç...