Ulaşılmaz

1.1K 139 512
                                    


Medya; Cesaretin var mı aşka? Filminden.
Bölüm şarkısı; Sen Yokken.

Gece güneşe kavuşunca karanlığın canı acır mı? Yoksa acıtan, ayın çığlıkları mı karanlığı?

Gri, dumanlı bulutlar tüm benlikleriyle gökyüzüne hakim olurken, ben içinde bulunduğum eşsiz ana hapsolmak istiyordum. Akrep bile kendi doğasına ihanet edip yelkovana yalvarmıştı benim için ama, zamanı durdurmayı başaramamıştı.

Sanki bir kelebeğin kanatlarında uzanmıştık uykuya ve kelebek ömrünü tamamladığında bizde uyanacaktık.

Aynı yastıkta, belkide farklı rüyalara kapatıyorduk gözlerimizi , aynı anda ulaşıyordu hücrelerimize nefes, kalplerimiz aynı anda atıyordu.

Kalp bedene ait bir organ değildi sadece. Kalp ruhun gözü. Aşk gözbebeği, umutlarımız ise kirpikler.

Her bir kirpikten hayata tutunuyoruz. Bedenimiz ruhumuza bağlanıyor ve bilmesekte her kirpiğimiz düştüğünde biraz daha ölüyoruz. Kaybettiğimiz umutlar öldürüyor bizi.

Hani çocukken bir oyun oynardık. 'Uçar mı uçmaz mı?' oyunu. Düşen kirpiğimizi saklardık parmak uçlarımıza. 'Dilek tut' derdi en güvendiğimiz. Ölen umutlarımızı borçluydu bize düşen kirpik tanesi. Bir parçada olsa gülümseme borçluydu. Sonra sorardı kirpigi saklayan; 'Üstte mi altta mi?' Cevabımız doğruysa eğer bu sefer en önemli soru. 'Uçar mı uçmaz mı ?'

Kirpiklerin kanatları mı var? diyeceksiniz şimdi. Var tabiki, bizim göremedigimiz. Nefesimizden rüzgar katardık onlara ve her kirpik uçardı aslında. Yarım kalan umutlara...

Elim havada asılı kalmıştı. Bir milim daha dokunsam teninin sindiği boşluğa ateş olacaktım ve bir daha hiçbir alev beni yakamayacaktı.

Ruhum avuçlarıma dolmuştu sanki, ona ulaşmayı bekliyordu teninden. Ben ne bekliyordum peki? Ulaşılmaz olanın bana ulaşmasını mı? Uzakları yakın etmesini mi sesiyle? Yılmayan yüreğimi, yarım kalan aşklara kurban etmem mi gerekiyordu şimdi?

Sabah ezanından beri öylece izliyordum birgün hayatımdan çıkıp gideceğini bildiğim, güneşi göz kapaklarına hapseden yol arkadaşımı. Rüzgarda savrulmaktan korkan kiraz çiçeği gibi sımsıkı tutunmuştum onun dallarına.

Odamın karanlığından bana bakan sarı harelerini gördüğümden bu yana, yalnızlığım bile tüm sevdiklerimle birlikte beni terk etmişken, sen mesken tuttun yüreğimde. Söylesene ayrılık vakti geldiğinde nasıl git diyecegim ben sana? Sen kalabilecek misin peki emanet yerine teslim edildiğinde?

Tanımadığım insanları, şuan kollarında uyuyan melek yüzlü Baharı seninle birlikte sevdim ben. Şans verdim kendime. Kim bilir belki vedalarıda sevdirirsin bana giderken?

Yağmur şarkılar eşliğinde düşerken toprağa, biliyordumki bu gri günün akşamında burada olmayacaktık. Baharın şovalyesine verilen bir görev vardı ve oda kendi elleriyle ayrılığa sürüklüyordu bizi. Gözyaşım parmak uçlarımdan tekrar ait olduğu yere ruhumun gölgesine dönerken ben, kendi hıçkırıklarımdan bile saklamaya çalışıyordum.

"Saklanacaksan ağlama."

Sesinin havada oluşturduğu dalgalara sığınmak ve dediği gibi saklanmadan ağlamak istiyordu bedenim.

"Sen...Ne zaman uyandın Yağız? Ne zamandan beri dinliyorsun sessizliğimi?"

Bahar'ın omzundaki başını yavaşca yastığa koydu.

"Uyuduğumu sanarak uyandığın ilk andan beri."

Yavaşça doğruldum yatakta. Artık benden hep bir adım önde olmasına alışmıştım. Ondan daha fazla olduğum konular vardı ama bu fazlalıklar sadece canımı acıtıyordu.

KARANLIK "Yol Arkadaşının Kiraz Çiçeği"Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin