Karanlık

821 77 670
                                    

Tenebrarum rex'e ithafen... 21.27

Bölüm şarkısı; Enrique Iglesias- El Perdedor. (Belirtilen yerde açarsanız beni çok mutlu edersiniz.)

Bu bölümün benim için anlamı çok büyük, bu yüzden hayalet okuyucularda dahil olmak üzere herkesin görüşünü duymak isterim. Rekor sayıda yorum bekliyorum. Beni kırmayacağınıza eminim çünkü Yade ve Yağız'ın hikayesi benim olduğu kadar sizinde hikayeniz. Yüreğinizin yansımasını görebiliyorsanız yazın, ben dinlerim.

Şimdi geçelim bizim Karanlık dünyamıza...

☆☆☆

Karanlık doğarken ayın kucağına,
Güneş öptü sevdiğinin alnından.
Gökyüzünun nur topu gibi kaybolan bir aydınlığı olmuştu.
Tutamadığım ellerinden, yüreğine tırmandım usulca.
Ardımda bıraktığım izler,
Sözlerine karışıp melodisiz bir şarkı ile karşılıyordu beni.
Öptüm yüreğinin candan köşesinden,
Manzaram gözlerine bakıyordu.
İki çocuk oynuyordu avuçlarındaki parkta gülümseyerek,
Canıma kattım seni onların neşeli kahkahalarına eşlik ederek.
Ailem oldun,
Vazgeçemediğim tek bağımlılığım.
Bazı geceler sızım oluyordun,
Kimselere anlatamadığım.
Sana bile.
Saçlarım rüzgarının ahengiyle dans ederken,
Gözlerine açılan penceremde
Canıma kazınıyordu canının külleri eserek.
Büyümedi senle sevdiğim çocuk adam içinde.
Bir bahar akşamı yağdın yüreğime ayazına hasret sağanak ile.
Haftalar geçti, aylar doldu senelere, mevsimler değişti,
Sen hep aynı kaldın
İlk gün ki gibi.

☆☆☆

Karanlık... Kiminin en büyük korkusu, kiminin sadık dostu. Kimi için mat, kimi için güneştende parlak ve bazıları için yalnızca sıfatı, kalabalıklardan kaçmasını sağlayan akşamların.

Benim içinse siyahın tuvallerde bulunamaz bir tonuyla saçlarından kirpik diplerine kadar boyanan bir adamın, ruhumu ele geçirip can bulduğu vakitler yüreğimde.

Ağır aksak yürüyen karıncaların, ağustos böceklerine karşı kazandığı davası gibi içten bir zafer.

Adamın gözlerinde gördüğü gökyüzünde sağanak yağmurların yanında getirdiği grilikte ıslansada kadın, yılmadan bekledi gökkuşağının yüzük parmaklarına dolanmasını...

Galibiyet sevincini doyasıya, adını haykırarak yaşamak gayesindeydi karanlıkta.

Karanlıktan korkan insanlar, aşktan ve aşık olmaktanda korkarlar çünkü aşkla çarpan bir kalbin ait olduğu bedenden sonra sığınabileceği tek yer karanlıktır.

Gecenin siyahına, karanlığın şafağına saklanırız. Hatta kendimizle birlikte sevilenide saklarız kanatlarının altına. Kimseler ondaki eşsiz ışığı göremesin diye...

Rüzgar kuvvetlice sarsarken yeşil yapraklarını kuşanmış ağaçların dallarını, tohumlar çiçek açma umuduyla cömert toprakların hakimiyetine savruluyordu.

Başak tarlasındaki, iki genç başak o esintiye kapılıp dans edeceklerdi dalgalanarak. Köklerinden kopmayı umursamadan.

Anın birinde değişime açılıyordu dünyanın kapıları...

Bir gülüş, sesinden duyduğunda anlam kazanan sözcükler ve buzdan mezarından seni canlı çıkarabilecek yağız bakışlar...

Gözlerim gözlerini bulduğunda ezbere, tarifi zor buğunun yoğun hisleri yenilmez ordularla savaş meydanının karanlığından kalbime akın etmişti.

KARANLIK "Yol Arkadaşının Kiraz Çiçeği"Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin