Bölüm şarkısı; Kalben-Hadi Söyle.
☆
Sensiz geçen günlerimin günahını, Gözlerindeki cehenmemde çekmeye razıyım.
Avuçlarına kurduğun idam sehpasında Sallandır istersen bir nefeslik bedenimi,
Tenindeki cenneti istemiyorum artık
Sadece sana bir araf kadar yakın olayım.
Çünkü senin arafın için sildim,
Ben bin yıllık tövbelerimi...☆☆☆☆☆¥¥¥¥¥¥¥¥¥¥¥¥¥¥☆☆☆☆☆
"Gitmek istemiyorum Aker."
O hızlı adımlarla arabasına yürürken ben hiç istemediğim bir şekilde ona uzak kalıyordum. Yüreğim yakınlığına çoktan alışmışken bedenim razı olur muydu yokluğuna?
"Kime diyorum ben yol arkadaşım?"
Hipnotize olmuş bir şekilde yürümeye devam ediyordu. Kalbinde yanan tüm gün batımı meşalelerini söndürmüş gibi.
"Görevin işin içine girdiğinde her şey değişiyor değil mi Aker? Unuttuğunsa benimde bir görev olduğum. Beni arkanda bırakamazsın!"
"Bırakmıyorum!" Sessizlikte dağılan sesi kulaklarımda yankılanmıştı. Parçaları kaybolmuş bir yapbozdan farkımız yoktu.
Bir çırpıda yanıma gelip elimden tutarak benide kendisiyle sürüklemeye başladı.
"Odanda beni ilk gördüğünde anlamalıydın Yade. Ben dedenin emrindeki yüzlerce askerden birtanesiyim sadece. Kolayca harcanacak babasının lekeli itibarını temizlemeye çalışan bir adam. Öldüren ve zamanı geldiğinde ölecek bir adam. O gün anlamalıydın tüm o anların bir sonu olduğunu."
Elimi elinden kurtarıp bütün gücümle ona karşı geldim. Evet onu durduramamıştım ama bu ani tepkim sayesinde afallamıştı.
"Sadece 30 saniye konuştun dedemle telefonda ve sen bu 30 saniyede gitmeye karar verdin. İyi git. Bin arabana ve arkana bakmadan git. Bak bakalım bir ben kalacak mıyım o zaman geride? Ben bir kalan değilim yol arkadaşım. Beni arkanda bırakamazsın, artık olmaz. Sen gidiyorsan bende bir giden olurum. Seninle giderim bu şehirden."
Ellerini iki yana açıp daha önce yüzünde hiç görmediğim bir ifadeyle gülümsedi. Buram buram imkansızlık kokuyordu gülüşü ve gözleri en koyu imkansızlıklar gibi griye bürünmüştü.
"Senin gibi dedende 'Yade Özhan görevinin' sonuna geldiğimi hatırlattı bana. Güvenini boşa çıkaracak bazı iddaalar duymuş ve bunları benimle yüz yüze konuşmak istiyormuş. Unutmadan birde yeni görevim oldu. Aslında uzun zamandır istediğim bir görevdi ama sen hayatıma girince unutuverdim hepsini. Kim olduğumu ne için yetiştirildiğimi ve hatta tek başıma göreve gidebilecek kadar büyüdüğümü bile unuttum ben. Yani istesende gelemeyeceksin benimle. Tek başınayım. Hazır karanlıkta çökmüşken gitmeme izin vermek zorundasın. Bin artık şu arabaya."
Havadaki çaresizliğin kokusu nefes alanın ciğerlerini yakıyordu. Konuşma yetinizi elinizden alacak kadar. Bende o an elimden gelen tek şeyi yaptım ve günün son emrini uygulayarak arabaya bindim.
Sahile baktığımda bu masalsı günün mutluluğundan kırıntılar hala orada duruyordu. Mutluluğu terk etmek için çok erkendi ve belki bizim için çok geç.
YAO daha uzun bir yolumuz vardı ve ben Aker'in yüzüne bakamıyordum bile. Çünkü ilk defa gerçeklerinden korkmuştum. Çünkü ilk defa oda korkuyordu.
Yazmaya, iç sesimin kendini açıklamasına izin verdiğim birkaç satıra ihtiyacım vardı.
Telefonun not kısmını açıp harflerin kelimelere dönüşüp parmaklarımdan akmasına izin verdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARANLIK "Yol Arkadaşının Kiraz Çiçeği"
Romance☆ "Aker dur kımıldama. Kirpiğin düşmüş." Sanki bir elmasa dokunuyormuş gibi yavaşça aldım yanağından tenine tutunmaya çalışan kirpiği ve parmaklarımı üzerine kapattım. "Dilek tut bakalım Yağız Aker." Gözlerini yumup uzunca bir süre öyle kaldı. Güneş...