Ölümsüz

1K 141 391
                                    

Bölüm şarkısı; Pinhani-Beni Sen İnandır.

Kaderimiz olan aşka değil de aşkıyla kaderimizi değiştirene içelim!
                                                     -Ezel

Seni Seviyorum... Ne kadarda soyut bir kavram değil mi sevmek? Elle tutulamaz gözle görülemez.

Saçma. Ben onun ellerini tuttuğumda sevgisinede dokunabilirim. Çünkü onun yüreği avuçlarında. Ondan yumruk yapması hep ellerini. Kimse bilmesin, hissetmesin istiyor yüreğini.

Gözle görülemez olan sevgiyi gözlerimize saklamaz mıyız birçoğumuz? Ben onun gözlerinde yaşayabilirim mevsimleri. En çokta baharı, yeni yeşermeye başlayan kiraz çiçeklerini.

Bak aynada gözbebeğinin şekline, benzemiyor mu dünyaya? Ve bazen sadece bir nefesin  dünyamız olduğu gibi.

Seni seviyorum... Söyleyemezsen kursağa öyle bir takılır ki bu soyutluk sonsuza kadar yutkunamazsın. Sonra bakmışsın yıllar geçmiş, saçların beyazlamış tutam tutam ama O hala orada. Şah damarınla kalbin arasında. Çocukluğunda, uykunda, söylediğin şarkılarda ve artık sadece anılarında.

Bazı sevgiler giz olur gizinen olur der Neşet Ertaş. Kendinden bile saklarsın onu sevdiğini. Çünkü bilirsin, yer yerinden oynayacak, o iki kelime senide onuda yakacak. Çünkü bilirsin, onun hayallerinde sana yer yok. O senin göz kapaklarının altında dilediğince hüküm sürer ama sen onun ellerinden tutunamazsın hayata.

Bazen aşklar kaderden çok yüreğe yazılır, usul usul ilmek ilmek. Bütün yollar ona çıkar, can yoldaşındır. Yürüdüğünüz sokaklar yanından geçtiğiniz evler şahittir sevdana.

Bir gülümseme ancak bu kadar hatırlanır soyut olmasına rağmen, bir koku ancak bu kadar hissedilir bedende ve sanırım bir insan ancak bu kadar sevilebilir.

Elle tutulamaz, gözle görülemez... İşte imkansız aşkın tanımı. Elini tutamıyorsun, gözlerinin en derinine bakamıyorsun ama, seviyorsun nedensizce.

Yaşayamayacağımız mutluluklara inat, diyorsun bazen;
Seni Seviyorum.

"Urasla mı mesajlaşıyorsun?"

Bir süredir konsantre olmuş bir  şekilde, zihnimdeki sesin söylediklerini telefon ekranında görüyordum. Yazdıklarımı not bölümüne sözcüklerim ona koşarken başlığı adı altında kaydettim.

"Evden çıkmadan konuştum onunla Feri-. Neyse, mesajlaşmıyorum kimseyle bir şeyler yazıyordum."

Cebime koyduğum telefona şöyle bir baktı.

"Ne gibi şeyler yazıyorsun peki?"

Esneyip, uykumu uzak diyarlara yolcu ettim. En azından şimdilik.

"Aslında belli bir türü yok. Şiir çoğunlukta. Birde günlük tutardım. Yazmayı öğrendiğim günden beri. Ama iki haftalık bir açığım var yaşananlardan dolayı."

Her yeni yıl yeni bir defter. Annemin yaşam felsefelerinden birtanesiydi bu. Orta sondan başlayıp elleri kalem tutamayacak hale gelene kadar yazmıştı günlerini. Ben anne ve babamı  birbirilerine yazdıkları mektuplardan tanımıştım. Belki bu günlükler onları çok daha iyi tanımamı sağlayabilirdi ama okumam için bir şartı vardı annemin. Aşık olmak... Ne zaman aşık olursam, işte o zaman günlükleri okuma şansına sahip olacaktım. Yani ruhuma baharı getiren adam  annemide armağan edecekti bana.

"Birgün okursun belki Yade, olmaz mı?"

Duygularımı siyah perdelerimin arkasına saklamadığım tek yer mürekkeple kendini var eden sözcüklerimin olduğu defterimdi. Yüreğimi gözlerimden görebilen bir insan yazdıklarımı neden dudaklarımdan duymak istiyorduki?

KARANLIK "Yol Arkadaşının Kiraz Çiçeği"Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin