YENİ BÖLÜM :) SADECE BAŞLARKEN BÖLÜMÜYLE BİRLİKTE 3 BÖLÜMDE 1000 KİŞİ OLDUK :) NİCE 1000'LERE İNŞALLAH.
OY VE YORUMLARINIZ EKSİK ETMEYİN. HİKAYEYİ ÖNERMEYİ DE :)
Ö-PÜL-DÜ-NÜZ :)
Deniz'in bakış açısından;
"Ben hayatımda böyle bir şey görmedim. Çok güzel"
Derya'nın söylediklerini duyarak kavramak güçtü. Ağzı komşumuz Asya Hanım'ın getirdiği keklerle doluydu, bu yüzden söyledikleri homurdanmadan ibaretti. Allahtan Derya'yı ilk kez böyle görmüyordum. Bir nevi sıkça karşılaştığım bu durumu kendi lehime çevirmiş, özel bir algılama kabiliyeti geliştirmiştim. Bu durumu hoş bulduğum anlamına gelmiyordu. Ama ikizim ile ortak paydada buluştuğum nadir anlardan birini yaşıyordum. Kekler müthiş derece lezzetliydi.
Elimdeki son kalan dilimi bitirdikten sonra boşalan tabağımı alıp mutfağa yöneldim. Derya hala son dilimiyle meşguldü. Diğerlerini kısa sürede tüketmişti lakin bu son kalan yaklaşık beş dakikadır elindeydi ve hala bitmemişti. Tadını çıkarıyordu.
Tabağı mutfak lavabosunun içine tuttum, musluğu açtım. Tabak üzerindeki kırıntılardan arınınca hemen sağ alt tarafımda duran bulaşık makinesinin kapağını açtım ve içine bıraktım. Tabakla işim bitip salona geri döndüğümde Derya'nın elindeki kek dilimi küçülmüş, bir lokmalık halde kalmıştı. Zavallı kek Derya'dan çocuğunu ölüme gönderen anne muamelesi görüyordu.
"Tabağı da yalayacak mısın?" Bu durum bana fazlasıyla Survivor'ı anımsatmıştı. Ödül oyunu sonrası kazandıkları yiyecekleri yiyip son parçalarıyla da vedalaştıktan sonra midelerine indiren tabağı da bir güzel temizleyen onca insan yüzü geldi gözümün önüne.
"Ne dedin?" Vedalaşma ritüelini tamamlamıştı. Artık Asya Hanım'ın bize kek getirdiğine dair bir kanıt yoktu ortada.
"Diyorum ki bugün Survivor tarafından kalktın herhalde. Ömründe hiç yemek görmemiş gibi yemeler falan... Ondan merak ettim sorayım dedim. Tabağını da yalacak mısın?" Gözlerini devirdi. Cevap vermedi. Kazandığımı düşünmemi istiyordu fakat kazandığımı düşünecek kadar aptal değildim.
Derya elinde boş tabağıyla ayaklandı. Kısa süre içerisinde geri döndü. Mutfaktan su sesi geldiğini duymamıştım. Muhtemelen tabağı temizlemeden makinenin içine koyuvermişti. Sinirim bozulsa da onu bu konuda ikaz etmedim. Bozulursa yenisinin parasını o öderdi. İşte bu kadar basitti. Derya kalktığı koltuğa geri oturdu. Otururken bir bacağını altına aldı ve koltuktaki yastıklardan birini alıp kucağına yerleştirdi. Savunma konumuna geçiyordu ki bu bir şey yapmak üzere olduğunu gösterirdi.
"Deniz" dedi tatlı bir şekilde. Kaşlarımın biri kendiliğinden havalandı. İşkillenmiştim. "Hadi biraz muhabbet edelim. Şöyle kız kıza. Kardeş kardeşe. İkiz ikize." Sorgulayıcı bakışlarla onu süzdüm.
"Kız kıza, kardeş kardeşe, ikiz ikize... Konuşalım..."
"Evet" dedi Derya uzatarak. "Hem ne var ki bunda bu kadar şaşırılacak canım. Altında da bir şey arama. Sadece kardeşim ile gelirken oluşan bir anımı paylaşmak istiyorum" dedi. Koltukta hafif ayağa kalkar gibi oldu. Elini arkasına uzattı. Geri oturduğunda elinde telefonunu tutuyordu.
"Ne oldu ki gelirken?" Merak etmiştim. Aynı zamanda şaşkındım. Şaşkınlığım Derya'nın benimle bir şey paylaşmak istemesinden kaynaklanıyordu, merakımın ise neyden kaynaklandığı belliydi. Tüm bu duyguların dışında onlara eşlik eden bir duygu daha vardı içimde. Temkinli olma duygusu. Karşımda oturan Derya'ydı. Aynı kandan da gelsek, aynı rahimde de büyüsek temkinli olmam gereken kişiler listesinde adı bir numaradaydı.