PASLANDIM KABUL EDİYORUM :) UZUN SÜRE GEÇTİĞİ İÇİNDE KENDİMİ KARAKTERLERE ÇOK ADAPTE EDEMEDİM O YÜZDEN BU KESİNLİKLE EN İYİ İŞİM DEĞİL KABUL EDİYORUM :) UMARIM YİNE DE BEĞENİRSİNİZ :)
NOT:KATİL UŞAK OLMAYABİLİR YETİŞİRSE 00:00 DA SİZLERLE :) AMA MUHTEMELEN YARINA SARKACAK ÜZGÜNÜM :( AMA BOMBA BİR BÖLÜMÜN GELDİĞİNE DAİR SİZİ TEMİN EDEBİLİRİM :) ANLAYIŞINIZ VE SABRINIZ İÇİN MÜTEŞEKKİRİM :)
İYİ OKUMALAR :) SİZLERİ ÇOK SEVİYORUM BENİM NEREDEYSE 400.000 KİŞİLİK CANIM AİLEM ♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥
5 YIL SONRA...
Evimin, yuvamın en sevdiğim köşesinde, İzmir'in o enfes, eşsiz güzelliği maviliğine bakan pencerenin hemen önündeki berjere oturmuş heyecanla açılmasını bekliyordum. Bu sene her zamankinden geç kalsam da elime geçen ilk fırsatta telefona koşmuştum. Gecikmemden ötürü bana tatlı bir sitemde bulunacağını biliyordum lakin bu beni onu aramaktan alıkoyacak değildi. Onu deli gibi özlemiştim ve ondan gelecek bir harfe dahi razıydım. Bu harf uzunca bir sövme seansının başlangıcı dahi olsa...
Küçük ekranda görüntü belirdiğinde benden mutlusu yoktu. Açar açmaz asık bir suratla beni karşılasa da gülümsemem onu etkilemiş olacak ki somurtuşu silindi. Artık bana saf bir gülücükle selam veriyordu.
"Babalar Günün Kutlu olsun!"
"Hayırsız." Huysuz sesi son zamanlarda alışkın olduğum bir şeydi. Annem bunu gün geçtikçe ağaran saçların yan etkisi olduğunu söylüyordu. Onlardan uzakta yaşadığım için bu benim için bir sorun teşkil etmiyordu ama onlar için sorun olduğunu biliyordum. Birkaçı kulağıma gelmişti. Anlaşılan oydu ki babam çetrefilli bir dönemden geçiyordu ve bu sağ kalmaya çabalarken kendi ile birlikte başkalarını da ateşe atmaya kararlıydı. "Eskiden hep tam on iki de arardım. Şimdi... Öğlen on iki de" Dudaklarının üzerindeki dar et tabakası kırıştı. " E tabi artık tek baba ben değilim. Yeni baba bulunca..."
"Olur mu öyle şey baba?" Gücenmek en doğal hakkımdı. "Aşk olsun. Öyle olmadığını biliyorsun. Benimle oynayacaksın diye beni üzmez misin lütfen?"
"Tamam tamam" Bu sefer yelkenleri jet hızıyla indirmişti. Şikâyetçi olduğumu söyleyemeyecektim. "E nerde o hayta. Yalnız mı bıraktı seni? Hıh! Adama kızımızı verdik, kendisi bir babalar günümüzü kutlamayı bile tenezzül..."
"Baba" dedim uyarıcı bir sesle. Sustu. "Barış'ın nasıl biri olduğunu biliyorsun. Saat 11.59 olsa dahi iki eli kanda olsa da arayacağını biliyorsun. İşi vardır arayamamıştır ama illa ki arayacaktır."
"Şimdi arasın." Bir parçam bir anlığına kollarını göğsünde birleştirip başını çevirmesini bekledi.
"Babacım yapma ama böyle. Üzüyorsun ama beni. Çalışıyor biliyorsun. Rüzgâr Babam malum ameliyat oldu. İyileşene kadar o bakıyor şirkete."
"Ha" dedi ucundan ucundan. Bilmiyor ayağına yatıyordu. "Annen bahsetmişti de aklımda kalmamış. İyi iyi. Sonunda adam akıllı bir işe girmiş. Ne öyle Youtuber?"
"Baba. Ben de Youtuber'ım." Babam cevap vermedi. Bir sonraki söylediği ile konu tamamen faklı bir yöne gitmiş, konunun başlangıcı ile sonu arasında büyük bir uçurum oluşmuştu.
"Rüzgar nasıl? İyi değil mi? İlaçlarını da alıyor."
"Alıyor alıyor. Asya annem bebek gibi bakıyor ona. Onun işi çıktığında nadiren ben gidip ilgileniyorum babamla. İlaçlarını kaçırmadan saati saatine alması için herkes üzerine verilen görevi yapıyor. Malum Rüzgar Amca'da öyle aksi bir insan değil. Zaten çoğu zaman biz demeden kendisi gidip alıyor ilaçlarını. Unutursa işte biz devreye giriyoruz."