BÖLÜM 38:HASTANE

16.5K 907 200
                                    

MULTİMEDYA'DA HAFTAYA İLK BÖLÜMÜ GELECEK SAVAŞ İLE DERYA'NIN HİKAYESİNİN KAPAĞI VAR :)

KİTAP İSMİNDEN SİZCE KONUSU NASIL BİR ŞEY OLACAK?

HİKAYEYİ ÖNERMEYİ/YORUMLAMAYI/OYLAMAYI/BENİ WATTPAD'DE TAKİP ETMEYİP UNUTMAYIN.

Ö-PÜL-DÜ-NÜZ.

BARIŞ'IN BAKIŞ AÇISINDAN;

O kadar güzeldi ki! Başı göğsüme yaslı, kahverengi uzun saçları koluma dökülmüş pencereden sızan ışıkla parlarken yüzü huzurlu bir bebekten farksızdı. Başımı çenemin bitişinde duran başına yaslayıp nefes alış verişini dinlemek birden en sevdiğim hobim haline gelivermişti. Bir insana hayat veren kalbin atış verişini duymak mucizeviydi. Bir de o atan kalpte bir yeriniz olduğunu bilmek ise nefes kesiciydi.

Saçlarına usulca bir öpücük kondurup kollarımda mışıl mışıl uyuyan sevgilimi özenle yatağa bıraktım. Yatakta doğrulduğumda karşı duvara takılan gözlerim saatin sabahın sekizi olduğunu görüp şaşırdı, canım sıkıldı. Erken uyanmak demek gün içerisinde ertesi bir güne geçiş yapabilmek için daha fazla çabalamak anlamına geliyordu ve bu son zamanlarda nefret ettiğim bir durumdu.

Esneyerek ayaklarımı yataktan aşağı salladım, yere değen ayaklarımın üzerinde yükselip gerindim. Kapalı koyu gri perdelere meydan okuyarak her nesnenin oldukça net görüldüğü odaya şöyle üstten bir göz gezdirdim. Beni her gördüğümde şaşırtan açık renklerin sadece eşlik ettiği koyu renkli odada tüm eşyalar yerli yerinde, düzenliydi. Buraya son gelişimden beri değişen bir şey yoktu. Odada, odanın bir kıza ait olduğuna dair kanıt gösterilecek tek eşya pembe bir ayıcıktı ki bu ayıcık da Deniz'e değil Ayşe'ye aitti. Acaba o ne yapıyor? diye geçirdim içimden ayıcığı elime alıp gülümserken. Makbul Teyze yeniden hayatımıza girdiğinden beri Ayşe ile pek ilgilenemez olmuştuk. Daha doğrusu bu hepimizin işine gelmiş, Makbule Teyze dümenleri eline alır almaz hepimiz saçma sapan işlerle uğraşmaya devam etmiş, o işlerin arasında kaybolup gitmiştik.

Ayıcığı elimden bıraktığımda kendimi farkında olmadan pencerenin önünde perdeyi açmaya hazırlanırken buldum. Tutup bir kerede açmaya hazırlandığım perdeyi aklımın son anda başıma gelip sokağın magazincilerle dolu olduğunu hatırlatması ile yerinde sabit tuttum ama bırakmadım. Perdeyi açmak yerine hafifçe aralamayı tercih ettim çünkü garip bir şeyler vardı. Sokak fazla sessizdi ve bu merakımı uyandırıyordu.

Gitmişlerdi. Yoklardı. Sokağı geçilmez kılan, tek işleri bizi sinir edip psikolojik baskıda bulunmak olan magazin mensupları artık sokakta değillerdi. Bunun nasıl gerçekleştiği konusunda en ufak bir fikrim olmasa da nasıl olduğunu sorgulayacak kadar aptalda değildim. Sessiz kalıp deşmeyecek gitmelerine şükredecektim.

Gülümsememin kulaklarıma ulaştığını özgürce sıyırdığım perdenin ardından ortaya çıkan pencerede gördüm.

"Barış" diyen cılız, uykulu bir ses duydum delirmişçesine gülümseyerek penceredeki aksimi izlerken. "Niye gülüyorsun?" Ona dönüp vereceğim haberin güzelliği ile gülümsememin devleşmesine izin verdim.

"Gitmişler" Yatağa yürüdüm. "Magazinciler. Yoklar." Deniz yüzüne bir kova dolusu soğuk su dökmüşüm gibi anında ayılıp, yatakta dikeldi.

"Ciddi misin sen?" Verdiğim haber onu heyecanlandırmış, aynı zamanda sevindirmişti. Muhabirlerin evimizin önünde kamp kurmasının en çok onu rahatsız, mutsuz ettiğini biliyordum. Böyle durumlarla karşılaşmaya hiç alışık değildi ve farkında olmasa da onlar burada olduğunda hep yüzü asık oluyordu. Ben de bundan nefret ediyordum. Başımı salladım.

@FENOMENHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin