BEN GELDİM :)
ARKADAŞLAR EN KISA SÜREDE 1000 OYA ULAŞMAMIZ GEREK ŞU AN 550 OYA YAKIN BİR OYDAYIZ. LÜTFEN YARDIMLARINIZA İHTİYACIM VAR. ÖNERİN. ZORLA OKUTUN :) AMA AİLEMİZİN BÜYÜMESİNE YARDIMCI OLURSANIZ SEVİNİRİM :)
OYLAMAYI/YORUM YAPMAYI/ BEN WATTPAD'DE TAKİP ETMEYİ - BU ÇOK ÖNEMLİ- UNUTMAYIN!
Ö-PÜL-DÜ-NÜZ :)
Deniz'in bakış açısından;
Aynada gördüğüm kişi ben değildim, olamazdım. Gözleri uykusuzluktan, ölene kadar ağlamaktan şişmiş kızarmış, yüzü çektiği azap ve zihninden bir türlü silinmeyen görüntü yüzünden çökmüş bu kız herkesin tanıdığı, sevdiği güler yüzlü kız, Deniz Okyanus olmazdı. Muhtemelen şu an bu halde dışarı çıksam beni tanıyan bir insan evladı iki dakika içerisinde beni bulur fotoğrafımı çeker, bir anda kendimi evimde sıcacık yatağımda insanların yargılamalardan taşlamalarından uzakta otururken, ülkenin o altın gündeminde oturuyor bulabilirdim. Ne güzel olurdu ama!
Üzerinde oturduğum tekerli pufu döndürdüm, bir ömür gibi gelen uzun saatlerin sonunda uykuya dalan o tatlı bedeni, güzel çehresiyle karşı karşıya geldim. Dün gece sabrımın sınırlarını keşfettiğim bir geceydi ve ulaştığım sonuç beni dahi şoke edecek bir sonuçtu. Ayşe gece boyunca ağlamış, bir dakikalığına dahi olsun susmamıştı. Ona ne kızabilmiş, ne de onu susturabilecek bir çözüm yolu bulabilmiştim çünkü aç değildi. Açlıktan ağlamıyordu. Altı da kirli değildi. Hissetmişti. Ona hayat veren kadının artık aramızda olmadığını, onu bir daha göremeyeceğini hissetmişti.
Bir süre onu izleyip kendime işkence ettikten sonra pufu makyaj masasına geri döndürdüm ve korku filmlerine yakışacak güzellikteki yüzüme bir kez daha merhaba dedim. Bugün her zamanki rutinime eşlik edecek bir makyaj faslı vardı. Dersin başlama saatine yaklaşık iki saat olmasına karşılık şu an bu büyük zaman dilimini iki katlasak dahi bana yetmeyeceğini düşünüyordum çünkü aynadaki aksime baktığımda suratımın toparlanabileceği ihtimali üzerinde durmuyordum bile. Ne yazık ki bir şekilde toparlamak zorundaydım, bu yüzden hiç zaman kaybetmeden işe koyuldum. Nemlendirici, baz, fondöten, pudra, o bu şu derken yüzümün üzerine yapay bir katman eklenmişti. Sanırım eski hayli çok daha iyiydi.
Sabitleyici spreyi yüzüme sıkarken kapı pat diye açıldı, çıkan yüksek sesten dolayı Ayşe ağlamaya başladı. Sinirle gelen kişiye bakarken gelenin Derya olduğunu gördüğümde sinirim arttı. Neler olup bittiğini bilirken bilhassa gece yaşadıklarımı bilirken nasıl bu kadar düşüncesiz davranabiliyordu? Aklımdan geçen bu sözlere dudaklarım acı bir tebessüm ile karşılık verdi çünkü o da bunun anlamsız olduğunu biliyordu. Derya=Düşüncesiz demekti.
"Dikkatli olsana kızım!" diye bağırdım o anki öfkeyle. Biraz da dünkü olanlardan dolayı saracak, patlayacak yer arıyordum.
"Aman ne bileyim ben? Uyanıktır zannettim. Tüm gece uyumayınca..."
"Uyuyordu. Çünkü o bir bebek, bir insan. Kimse o kadar süre uyanık kalamaz." Derya sırıttı.
"Dün geceden beri uyumadığını varsayarsak, o zaman sen..." Elini alınma dercesine salladı. Gülümsemeye aynı zamanda beni tahrik etmeye devam ediyordu. Eğer bugün bu evden bir ceset çıkarsa kimse bana suç yüklemesindi. Ceset kelimesiyle titrediğimi kendime bile fark ettirmemeye çalıştım. "Alınma. Sadece senin söylemin üzerinden bir çıkarımda bulunuyorum." Kapı eşiğinde durmayı kesip yanıma geldi. Kullandığım allık fırçasını eline alıp " Ne o kafanı boya kovasına sokup çıkarmış gibisin." diyerek fırçayı yanaklarına sürüp yanaklarını renklendirdi.