BEN GELDİM :) MUSMUTLU YILLAR OLSUN HEPİNİZE :)
*RENKSİZ DİYARLARA KİTABIMDA SORULARINIZA YANIT VERDİĞİM HAKKIMDA BİLİNMEYENLER BÖLÜMÜ HAZIRLADIM :) OKUYABİLİRSİNİZ :)
550 TAKİPÇİYİ GEÇTİM :) HEDEF 600 :) O YÜZDEN NE YAPIYORUZ?;
BENİ TAKİP ETMEYİ :) / HİKAYEYİ ÖNERMEYİ/ YORUMLAMAYI/ OYLAMAYI UNUTMAYIN!
SEVİLİYORSUNUZ♥
Ö-PÜL-DÜ-NÜZ♥
DENİZ'İN BAKIŞ AÇISINDAN;
"Off, soğuk burası"
Savaş sesini bir öncekinin üzerinden çok geçmeden yeniden duyurduğunda direksiyon başında arabayı kullanmakta olan Barış gözlerini devirdi. Bu duyguyu yaşayan bir tek ben olmadığımı bilmek güzeldi lakin bu duyguyu paylaştığım kişinin kalbimi un ufak eden adam olması bir yararıma dokunmuyor aksine beni daha da derine çekiyordu.
"Arabanın içerisindeyiz" dedi Barış. "Bozdağ'a geldik. Dışarı eksi derecenin altında. Sen ise burada arabanın içerisinde oturmuş, açık klima ile ısınıyorsun. Şükret biraz"
Barış'ın çıkışıyla az da olsa durulan Savaş sessizliğe bürünüp içine kapandı. Bunun uzun sürmeyeceği belliydi fakat ne kadar sürerse akıl sağlığımız için o kadar iyiydi. Hangi akla hizmet yola çıkarken arkaya oturmayı seçmiştim bilmiyordum. Aslında biliyordum. Barış ile yan yana oturmamak, saatlerce sürecek yolculuğu yan yana geçirmemek için yapmıştım bunu. Savaş'ın yol boyunca küçücük bir çocuk gibi mızmızlanacağını bilseydim yapar mıydım? Orası ayrı konuydu. Yağmurdan kaçarken doluya tutulmak buna deniyor olmalıydı.
"Keşke Ayşecik de burada olsaydı?" diyerek iç çekti Derya. O da benim gibi başını cama yaslamış, oturduğum yerden sadece kızıl saçlarının arkası gözüküyordu. "Bakardık biz ona hem. Keşke gelseydi. Zaten son günleri. Biz mi gelmeseydik acaba?"
"Bu konuşmayı evde yaptığımızı düşünüyordum" dedi Savaş. Nihayet yetişkin haline geri dönmüş, aklını mantığını kullanmaya başlamıştı. "Ayşe'nin bizimle olmasını ben de çok isterdim ama annem haklıydı. Çok da iyi bakamazdık ona. Hasta olurdu. Annemlerde bizimle gelemiyorlardı iş sorunlarından dolayı. Malum Makbule Teyze'de yola dayanamıyor."
"Biri yola dayanamıyor, birine rahat batıp kaçıyor..." diye mırıldandım kendi kendime. Başım cama dayalı olduğundan ağzımdan çıkan her bir harf buhar oluşturup camı buğulandırdı. Başımı hafifçe çevirip yaptığım uzun yolculuğun verdiği hisle daha da dar gelen arabaya göz gezdirdiğimde Barış'ın kaçamak bakışlarla dikiz aynasından bana baktığını gördüm. Birkaç saniye ne yapacağımı bilemeden ben de ona baksam da buluşan bakışlarımız kendime çabucak gelmemle ayrıldı. Tepkimi başımı cama çevirerek koyduğumda yüz ifadesini çevirdiğim camda görebilmek için neleri mi vermezdim ki!
"Modumuzu düşürmeyelim" dedi Barış belli bir zaman geçtikten sonra. "Evet, Ayşecik yok. Bir kaç gün sonra gidecek ve onunla zaman geçiremediğimiz için ben de üzgünüm ama... Dürüst olalım gençler. Hepimizin bir kaçamağa ihtiyacı vardı."
"En büyük kaçamağı sen yapacaksın zaten..."
"Bir şey mi dedin mavi göz?" Savaş'ın dikkatleri üzerime çekmesiyle sessiz geçirmekte başarılı olduğum yolculuğum sona ermişti. Gerçek anlamda sona ermişti çünkü gideceğimiz otele varmıştık. Buraya ilk defa gelmeme rağmen gelmeden önce sayısız kez baktığım fotoğraflarından bunu fark edebilmiştim.
"Geldik dedim." Bakışlarımız bir kere daha dikiz aynasında buluştu. "Otele... Geldik."
"Ne çabuk!" diye neşeyle bağırdı Derya. Sesinden neşeden çok alaycılık akıyordu. "Bir üç saat daha buradayız sanmıştım."