BÖLÜM 37: SEVİMLİ PANDA

17.1K 936 470
                                    

BEN GELDİM :) YENİ, GÜZEL VE UZUN OLDUĞUNU DÜŞÜNDÜĞÜM BİR BÖLÜMLE SİZİNLEYİM :D

HATALAR OLABİLİR LÜTFEN MARUZ GÖRÜN. OLURSA YORUM OLARAK BANA BİLDİRİN Kİ DÜZELTEBİLEYİM. DAHA ÖNCE YAPMADIĞIM ŞEY DEĞİL NE KADAR UTANÇ VERİCİ OLSA DA :D 

YORUMLAMAYI/OYLAMAYI/BENİ WATTPAD'E TAKİP ETMEYİ/HİKAYEYİ ÖNERMEYİ UNUTMAYIN.

ÖPÜLDÜNÜZ.

BARIŞ'IN BAKIŞ AÇISINDAN;

Saat gece yarısına yaklaşmış, hiçlikten karanlık sokak, sokak lambaları ve magazincilerin kameralarının ışığıyla aydınlanırken salonumuzda elle tutulur bir gerginlik, sözsüz, gözlerle yapılan bir iletişim trafiği hâkimdi. Herkes kendine bir koltuğu mesken edinmiş gözleri aile bireylerini teker teker dolaşırken diken üzerinde oturuyormuş gibiydi. Söylenmek istenen bir sürü söz, sorulmak istenen dolusuyla soru vardı o gezgin gözlerde. Saatin geç oluşu gerçeği ve erken uyanan bir aile olduğumuz göz önünde bulundurulduğunda o gözlerde uyku belirtileri görmek umduğum olsa da merak uykuyu bastırmış hâkimiyeti eline almıştı.

Patlama anını bekliyordum. Hani o konuşmayıp konuşmayıp herkesin bir anda eteğindeki taşları döktüğü an vardır ya... İşte! Eronatlar an itibariyle o anın tehlikeli sularında yüzüp başka ülke sınırına geçmek üzere olan dalgıçlar gibiydiler. Kendilerini tehlikeye atmamak için çırpınıyor, birbirlerine yardım amaçlı dolusuyla mesaj gönderiyorlardı lakin o mesajları çözmekte pek başarılı değildim. Şu an benim aptallığım hakkında konuşup benimle dalga da geçiyor olabilirlerdi.

"Ay artık dayanamayacağım!" dedi annem elini kalbine koyup bana dönerken. Sarı saçları ani dönüşünün etkisiyle omzunun arkasına savruldu ve bu hareketi denize atılan bir taş gibi peş peşe gelen daireler yarattı. Gizli örülmüş saydam duvar parçalara bürünüp un ufak oldu, sözsüz iletişim sözlüye dönüştü. Artık herkesin ağzından bir ses çıkıyor, söylenenlere değil cevap vermeye dinlemeye bile yetişmekte zorlanıyordum. Beynimin algıladığı yegâne şey gürültüydü.

"Kim o kız?"

"Ne işi var burada?"

"Deniz ile sevgili değil miydin sen?"

"Hayır, hangi insan kalkıp sadece arada yazıştığı insanın kalkıp evine gelir?"

"Bir de yurtdışından! Ne cesaretse artık!"

"Bak eğer, yengeme bir yamuk yaparsan..."

"Yeter!" Ses yükseltmek normal şartlarda benim için bir seçenek dahi olmasa da bu durumda yapabileceğim tek eylem bağırmaktı çünkü beynim fazla sorudan, karmaşık seslerden infilak etmek üzereydi. Bu saygısızlık değil, vücudumun devamlılığını sürdürebilmesi için kendini savunma şekillerinden biriydi. "Tek, tek. Lütfen! Ben de insanım yahu. İnsaf!" Odadaki ses karmaşası isyanımla son bulduğunda rahatlamanın verdiği hisle derin bir oh çektim. Sessizlik bana geçici bir huzur, rahatlama getirse de ailemin aklını yiyip bitiren kurtlar, cevap alana kadar onlara huzur verecekmiş gibi durmuyordu. Ortam sessizleşir sessizleşmez babamın konuşmaya girmesi sırf bu yüzdendi.

"Kim o kız?" diye sordu babam aksi bir şekilde. Evimizde bir yabancının olması düşüncesi, gerçek anlamda her yönüyle bir yabancı, onu pekiyi hissettirmiyordu. Camille'den hoşlanmadığını da açıkça hareketleriyle, mimikleriyle, hatta sözleriyle ifade etmişti. Bir seni sevmedim demesi eksikti ki Allah'tan tam söyleme sınırına geldiğinde Camille uykusunun geldiğini söylemiş, ben de onu apar topar misafir odasına götürmüştüm. Camille anlattığına göre babasıyla tartışmış ve ondan kaçıp buraya gelmişti. Benim yanıma... Seçimini benden yana kullanması beni onurlandırması mı gerekiyor yoksa bu konu hakkında karalara bağlamam mı karar verememiştim. Evimizin misafir odasında sadece birkaç kere yazıştığım yabancı babasının yanından kaçıp benim yanıma gelen bir kız vardı. Tek bildiğim buydu. "Ne işi var burada?"

@FENOMENHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin