Ertesi gün Sedat erkenden ofisine gelmiş, öğleye kadar oturduğu masasından kalkmamıştı. Takip cihazında herhangi bir hareket görünmüyordu. Cihazı taşıyan çocuk şu an evindeydi. Sedat bunu izlediği monitörden anlayabiliyordu. Yakaladığı dört kişinin de ev adresleri zaten vardı Sedat'ta. Karnı zil çalıyordu ama yemek molası vermeyi bile aklından geçirmiyordu. Birkaç saat daha bu açlığa dayansa da en sonunda dışarıdan bir karışık pizza siparişi verdi. Pizzayı getiren kuryeye ücreti vermek için bile ayağa kalkmamıştı. Neredeyse akşam olmaz üzereydi. Sedat birkaç sefer amirinin çağırması dışında odasından hiç çıkmamıştı. Çocuğun eninde sonunda harekete geçeceğini biliyordu. Onu kışkırtmak için tam kapıdan çıkarken İkizlere bir not göndermişti. Çocuk İkizlerin tehlikede olduğunu düşünerek onları uyarmak için mutlaka oraya gidecekti. Ama dakikalar hatta saatler geçmesine rağmen bir türlü istediği olmuyordu. Belki ortalığın sakinleşmesi için birkaç gün bekleyecek diye düşünüyordu Sedat. Peki ya gece giderse ne yapacaktı. Akşam mesaisi saat sekizde bitiyordu. Koca bilgisayarı söküp evine götüremezdi. Zaten buna amiri de izin vermezdi. Masadan kalkarak odasından çıktı ve hızlıca amirinin odasına girdi.
'' Efendim, üzerinde çalıştığım bir dosya için birkaç gün mesaiye kalmak istiyorum. Size de uygunsa birkaç akşam ofisimde kalmama izin verir misiniz? ''
'' Seni böyle uykusuz bırakacak neyin peşindesin yine? '' dedi amiri kuşkucu bir ses tonuyla. Bu Sedat'ın huyu değildi. Onu tanıdığından beri Sedat'ın daha bir akşam sekizden sonra ofisinde durduğunu görmemişti. Bu değişikliğin sebebini merak ediyordu amiri.
'' Sanırım İkizlerle ilgili başka bir ipucu buldum, bu sefer delile falan da ihtiyacım olmayacak. Size yemin ediyorum efendim bu grubu en kısa zamanda size teslim edeceğim. ''
'' Yine fiyaskoyla sonuçlanmasın dikkat et, şu dört genç yüzünden medyaya rezil olduk zaten. ''
'' Bana güvenin yeter efendim. ''
'' Zaten başımıza ne geliyorsa sana güvenmekten geliyor. ''
Bu son söz Sedat'ı oldukça incitmişti. Onları yakalayıp hapse tıktığımda da bunları söyleyebilecek misin bakalım seni ihtiyar dedi içinden.
'' Peki kalabilirsin. Ama sadece üç gün başka yok. ''
'' Teşekkürler efendim '' diyerek selam verip odadan çıktı Sedat. Seni aşağılık ihtiyar bunak dedi fısıltıyla odadan çıkar çıkmaz. Aceleyle tekrar odasına döndü. Monitörde yine hareket yoktu. Saat akşam 19:00 olmuştu neredeyse. Mesainin bitmesine bir saat kalmıştı. Sedat masasından bir kez daha kalkarak kahve almak için koridordaki kahve makinesine doğru ilerledi. Bu gece uzun olacaktı ve uyanık kalmak için bol kahve içmesi gerekiyordu. Evinde olsa tam tersi uyumak için içki içiyor olacaktı. Odasına dönerken camdan havanın karardığını görmüştü. Odasından içeri girip kapıyı kapattı ve masasına geri döndü. Tam kahve fincanını masaya koymuştu ki ekrandaki görüntüyle bir anda heyecanlandı. Çocuk nihayet evinden çıkmış mahallenin sonuna doğru ilerliyordu. Sedat telaşla masasına otururken masanın köşesine çarparak kahveyi neredeyse üzerine döküyordu. Pantolonuna damlayan birkaç kahve lekesini çekmeceden aldığı selpakla silmeye başladı ama gözü hâlâ monitördeydi. '' Hadi seni pislik git ve onlara haber ver, hadi'' dedi sessizce. Ekrandaki yeşil ışık hareket etmeye devam ediyordu. Mahalleden çıkıp köşeyi döndükten sonra bir müddet daha ilerledi ve bir yerde sabit yanmaya başladı yeşil ışık. Sedat çocuğun bakkala veya başka bir dükkâna girdiğini düşünüyordu. Uzun bir süre çocuğun bulunduğu noktayı gösteren yeşil ışık sabit bir noktada yanıp sönemeye devam etti. Sonra birden bir kıpırdama oldu. Sedat monitöre iyice yaklaşmış ne olduğunu anlamaya çalışıyordu. '' Nerdesin evlat, hadi yuvana git artık '' dedi yine fısıltıyla. Daha cümlesini yeni bitirmişti ki monitördeki yeşil ışık birden hızlanmıştı. İlk başta '' koşuyor mu '' diye düşünse de bu fikrin saçma olduğunu yeşil ışığın ilerleyişindeki hızdan hemen anlamıştı. Bir araca bindi, yuvasına gidiyor diye heyecanlanmıştı. Çocuğun neden orada sabit kaldığını şimdi daha iyi anlıyordu. Bu çocuğu takip ettiği günlerde sokağın hemen başında bir otobüs durağı olduğunu hatırladı Sedat. Yeşil ışığın sabit durduğu nokta otobüs durağıydı ve şimdi otobüse binmişti ve yuvasına doğru ilerliyordu. Hızlıca kalkıp odadan çıkarak koşar adımlarla amirinin odasına daldı. Bu sefer kapıyı vurmamıştı. Amiri tam onu azarlamaya hazırlanıyordu ki Sedat'ın lafı ağzına tıkmasıyla cümleleri yarıda kaldı.
'' Onları buldum efendim, İkizlerin saklandığı yeri buldum. ''
'' Sen neyden bahsediyorsun? '' diye şaşkınlık içindeydi amiri.
'' Lütfen benimle gelin, çabuk '' diyerek arkasını döner dönmez odasına koşmaya başlamıştı. Ekrandaki monitörde yeşil renkli ışık hızla ilerlemeye devam ediyordu. Amiri odaya girer girmez monitörü ona doğru çevirerek heyecanla anlatmaya başladı.
'' Efendim, yakaladığım gençlerden birinin telefonuna takip cihazı yerleştirdim. İşte şu gördüğünüz yeşil ışık şu an çocuğun bulunduğu yeri gösteriyor. Az önce evden çıkarak otobüs durağından bir otobüse bindi. Işık o yüzden hızlı hareket ediyor. Oraya gidiyor, İkizlerin toplanma yerlerine efendim. ''
'' Sen ne yaptım dedin? Cep telefonuna takip cihazı yerleştirme fikri de nereden çıktı.? Bundan benim niye haberim yok? ''
'' Size haber verecektim efendim fakat bu kadar çabuk harekete geçeceğini ben bile tahmin edemedim? ''
'' Peki oraya gittiğini nereden biliyorsun? ''
'' Işığa bakın efendim. Şehir merkezinden hızla uzaklaşıyor. Sizce bu saatte ormana mangal yapmaya mı gidiyor. Bunu hiç sanmıyorum. Yuvasına gidiyor tabi ki. Onu serbest bırakmadan önce İkizlere ulaştırması için kulağına bir mesaj fısıldadım. Yani gencin oraya gitmesini de ben sağladım ve işe yaradı, bakın sizde görüyorsunuz. Hemen harekete geçmeliyiz efendim hemen. Elimizdeki tüm araçlarla oraya baskın yapmalıyız. Bu fırsatı bir daha asla yakalamaya biliriz. ''
'' Peki, hemen hazırlan ve tüm ekipleri al. Çevrede oraya yakın olan ekipler varsa onlara da anons yapılsın. Hadi git ama bu sefer elin boş gelmezsen iyi edersin. ''
Sedat amirinden aldığı destekle odasından fırlayarak ofisteki tüm memurlara seslendi.
'' Herkes elindeki işi bırakıp benimle gelsin. İkizlerin yerini bulduk. Şimdi herkes arabalarının başına, hadi hadi bütün gün sizi bekleyemem. ''
Ofiste bir an şaşkınlık olduysa da amirinde cümleleri onaylaması üzerine tüm memurlar oturduğu koltuktan kalkarak hızla arabalara doğru yönelmişti. Karakoldan kalkış yaptıklarında Sedat tam sekiz araç saymıştı. Çocuğun nereye gittiğini biliyordu. İlerlediği istikamette tek bir terk edilmiş mekan vardı. Burası beş altı sene önce ekonomik kriz yüzünden iflas etmiş bir ayakkabı fabrikasıydı. Sekiz araçlık konvoy İstanbul sokaklarında keskin siren sesiyle ilerliyordu. Bu mekân fazla uzak bir yerde değildi. Arabayla en fazla 25-30 dakikada varılacak bir mesafedeydi terk edilmiş fabrika. Hiç bir kırmızı ışıkta durmadan son surat ilerlemeye devam ettiler. Sonunda şehir merkezinden çıkmışlardı. Gecekondu evlerinin dar sokaklarından hızla geçerek patika bir yola geldiler. Bu patika biraz hızlarını kesmişti ama yinede oraya az bir yol kalmıştı artık. Sedat konvoyun en önünde ilerlediği için terk edilmiş fabrikanın yanan ışıklarını ilk o fark etmişti. İşte oradalar diye geçirdi içinden. '' Sonunda sizi yakaladım sizi ikiz sürtükler '' dedi içinden. Patika yolda ilerlerken ağaçların arasına park etmiş bir araç görür gibi oldu Sedat ama önünden o kadar hızlı geçmişti ki arabayı son anda fark etmişti. İkizleri yakalama hırsı onu öyle bir sarmıştı ki bu aracı fazla önemsememişti bile. Dönüşte durur kontrol ederim diye düşündü içinden. Mekânı artık daha net görebiliyordu. Tüm ışıkları yanıyordu ve içeride hareket eden bir şeylerin olduğunu fark edebiliyordu artık. Gaza daha da yüklenmeye başladı. Şu an düşündüğü tek şey oraya bir an önce varıp İkizler denen o iki sürtüğü hapse tıkmaktı. Bu gece bundan daha çok istediği bir şey yoktu. Ve onları yakalamaya artık dakikalar kalmıştı. On dakika sonra İkizler grubu tarihe karışacaktı. Sedat telsizle anons yaparak tüm ekiplerden sirenleri kapatmalarını istedi. Yaklaştıklarını bilmemeliydiler. Sedat patika yolda hızla mekana doğru ilerlerken bir yandan da alacağı terfiyi düşünmeye başlamıştı çoktan.
gmk8
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TAKSİM - ( KİTAP OLDU )
ActionYedi romandan oluşacak TAKSİM serisinin ilk romanı '' Okullar Açılıyor '' Erkan Yılmaz, İspanya'da açtığı romanı, sokakların ve dansın büyülü atmosferiyle harmanlayarak sürdürüyor. Gizemli bir gösteri ve o gösteriyi gerçekleştiren dünyaca ünlü kore...