Soner gittikten sonra sobanın karşısında ki koltuğa uzandım, Ahmet'le son yaptığımız kahvaltı aklıma geldi. Her bir anı gözlerimin önünden geçiyordu. Yanaklarımdan akan yaş başımın altında ki yastığı ıslatmıştı. Yerimden kalkıp yavaşça yukarıya çıktım yatağa gireceğim zaman perdenin arkasından yan villaya baktım, ışıkları yanmıyordu. Ben de doğruca yatağa girdim ve uykunun derinliğine bıraktım kendimi.
Sabah gözlerimi açtığımda fırtınalı bir güne uyandığımı gördüm. Rüzgârın şiddetinden bahçede ki zeytin ağaçları neredeyse yarıya kadar eğiliyorlardı. Kıyafetlerimi yatağın üzerine ayarlayıp banyo yapmaya gittim. Üzerimi giyindikten sonra saçlarımı banyo dolabında bulduğum fön makinasıyla kurutup rüzgâra karşı dayanıklı olması için balıksırtı ördüm. Odamı toparlarken aşağıdan duyduğum sesle sessizce aşağıya indim. Soner gelmiş çay için su koyuyordu ocağa, birkaç saniye onu izledim. Sessiz olmaya çalışıyordu
" Günaydın"
" Günaydın" dedi bana doğru dönerek büyük bir gülümsemeyle, enerjisi muhteşemdi.
" Güne böyle gülümsemeyle başlayabildiğin için imrendim sana"
Gülümseyişi biraz kederli bir hal alınca pişman olmuştum birazcık
" Hadi gel kahvaltımızı yapalım, dışarıda gezilecek birçok yer var"
" Birlikte gezeceğiz diyorsun yani"
Eline aldığı küçük pet şişeyi göstererek
" Evet, buraları iyi bildiğim için sana rehberlik edeceğim hem bak sana taze süt aldım. Bana teşekkür etmelisin"
Ekmek kızartma telini yine elime tutuştururken bütün samimiyetimle teşekkür ettim. Cevap vermeden masayla ilgileniyordu. Yanına kadar gidip demliğe uzanan elini durdurup bana bakmasını sağladım
" Yaptığın iyilikler benim için zaten çok fazla sen de buraya kafanı dinlemeye geldin. Benimle ilgilenmek zorunda değilsin. İstediğin gibi gez toz kafanı dağıt ben seni yormaktan başka bir işe yaramam"
Belini tezgâha yaslayarak ellerini ceplerine soktu
" Özlem, seninle burada karşılaşmamız sürpriz oldu, evet daha ne sen beni ne de ben seni tanımıyorum ama kader bizi burada arkadaş olmaya itiyorsa da geri çeviremeyiz. Elbette bir de senin patronun olmam durumu var ama konumumla övünmeyi hiç sevmem" dedi kasılarak. Yüzünde ki ifade samimiyetini sergiliyordu. Hayır deme gibi bakması da cabasıydı, varlığı bana da iyi geliyordu inkâr edemezdim.
" Peki, madem öyle bakalım beni nerelere götüreceksin"
" Biliyor musun şimdiden zorluk çıkarmayıp kabul edişlerin hoşuma gitmeye başladı. Hadi ben çok acıktım yiyelim bir an önce, gece senin yüzünden aç yattım zaten"
" Ne! Aç mı yattın? Bir tava dolusu melemeni bitiren kimdi?"
Çayları bardaklara dökmemi eliyle işaret ederken masaya kurulmuştu bile
" Hepsini değil yarısını yedim, az kalsın bana bırakmayacaksın zannettim" dedi kahkahalar atarken.
Çayını verdiğimde muzip bakışlarıyla aldı.
" Söylesene sabahları hep geç mi kalkarsın böyle?"
" Aslında çok erken kalkarım ama buranın havasından mı bilmiyorum uyanmak zor geliyor sanki"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AŞK SEN MİSİN?
General Fictionİki imkânsız aşk... Biri artık sahip olamayacağı Yar'a hasret... Diğeri yanında ama gönlü başkasında olan Yar'a hasret... Özlem, aşkını tüm iliklerine kadar yaşarken ansızın sevdiğinin acı haberini alır. Artık onun için hayat bitmiş kendisini her şe...