Geri döndüğümüzde o kendi evine geçmişti. Aklımda o kadar çok soru vardı ki cevaplayamadığım hasta olacakmış gibi hissediyordum.
Çaresizliği doyasıya yaşayan biri olarak aklımdakileri cevaplayamadığımda tekrardan çaresiz hissedişim saçma geliyordu. İçimdeki huzursuzlukla evin içinde bir o yana bir bu yana yürümeye başladım. Evin içi serindi ama sobayı yakmak istemiyordum, kitabımı elime aldım ama bitmesine birkaç sayfa kaldığını gördüğümde sonunu o kadar merak ettiğim halde okumamaya karar verdim.
İçim içime sığmıyordu, çay içsem belki de azıcık ta olsa rahatlardım. Çay suyu koydum ve kaynayana kadar öylece başında bekledim. Telefonumu alıp annemi aradım ve yine kısa ama iyi bir konuşma yapmıştık. Onlarda iyilerdi peki o zaman içimde ki bu sıkıntı neden gitmiyordu.
Çay demlenirken yukarı çıkıp kısa bir duş aldım ve üzerimi giyinip aşağıya indim, içerde içmek istemediğimden bardağımı alarak kapının önüne çıktım ve kararmaya başlayan gökyüzünü izleyerek içmeye başladım. Çayın tadını alamıyor gibiydim.
Bardağı verandanın duvarına bırakarak hala ıslak olan saçlarımı toplayıp topuz yaptım. Yerime iyice yaslanırken çıkan büyük gürültüyle olduğum yerde irkildim, etrafıma iyice baktım ama bir şey göremiyordum.
Ayağa kalktığımda büyük bir gürültü daha koptu ve bu sefer nereden geldiğini anlamıştım. Koşar adımlarla kapısının önüne gidip hızlı hızlı kapıyı çaldım, açmıyordu. Seslendim
" Soner kapıyı aç lütfen"
Açmıyordu ve o açmadıkça ben daha çok tedirgin oluyordum. Tekrar koşarak kendi evime geçip anahtarı aldım ve geri döndüm. Kapıyı açtığımda salonda gözlerim dolandı ama yoktu, merdivenleri hızlıca çıktığımda yatak odasının darmadağın olduğunu gördüm. Soner'in altında sadece pantolonu vardı üzerinde hiçbir şey yoktu, etrafı incelediğimde duvarın dibinde kırılmış bardakla sürahi kalıntılarını gördüm. Gözlerim endişeyle üzerini taradı ama çok şükür ki yaralı değildi. Yanına gidip ben de onun gibi dizlerimin üzerine çökerek sordum
" Neler oluyor? Neden bu haldesin?"
Bakışlarını bana kaldırdığında geldiğimi şimdi gördüğünü anlamıştım. Gözlerinin içi kan çanağı olmuş, kaşları birbirine değecek kadar çatılmıştı. Elinde sımsıkı tuttuğu telefonu alarak ekranında yazan yazıya baktım
" Soner bey, Buket hanıma ulaşamayınca evinin olduğu yere gittim kendisi gayet iyi, Tekin bey ile Amerika'ya gitmesi söz konusuymuş bu yüzden de Sinan bey erkenden yanlarından ayrılıp İstanbul'a dönmüş. Ne diyorsunuz yolladığınız paketi bırakayım mı yoksa daha sonra mı vereyim?"
Okuduklarımdan benim de kaşlarım çatılmıştı. Ne desem nasıl rahatlamasını sağlasam bilemiyordum. Telefon hala elimdeyken çalmaya başladı arayan Buket'ti, Soner'in açacağı yoktu ben de açarak hoparlöre aldım ve sesimi çıkarmayarak konuşmalarını bekledim. Açılan telefona rağmen ikisi de hala konuşmuyorlardı, sonunda konuşan Buket oldu
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AŞK SEN MİSİN?
Fiksi Umumİki imkânsız aşk... Biri artık sahip olamayacağı Yar'a hasret... Diğeri yanında ama gönlü başkasında olan Yar'a hasret... Özlem, aşkını tüm iliklerine kadar yaşarken ansızın sevdiğinin acı haberini alır. Artık onun için hayat bitmiş kendisini her şe...