Bölüm 16

18.8K 1.6K 151
                                    


Ne düşüneceğimi bilmeksizin yüzüne bakmaya devam ettim o ise parmaklarını parmaklarımın arasına geçirerek durdu birkaç saniye öyle...

Bütün gece birlikte göz kapaklarımız ağırlaşana kadar kitap okuduk ve sonrasında yatmaya kendi evine geçti. Sabah rüzgârsız pırıl pırıl bir güne uyandım. Gökyüzünün berraklığı şiirlere konu olacak türdendi ve bu fırsatı kaçıramazdım ben de yürüyüşe çıkmak için hazırlandım. 

Evden çıkarken telefonuna mesaj atıp yürümeye devam ettim, sokağın sonuna kadar ancak ilerlemiştim ki telefonum titredi " Bekle" yazıyordu...

Birlikte saatlerce yürüdük, çoğu zaman o konuşmuştu kimi zaman işlerinden kimi zaman da çocukluğundan ve ben onu dinlerken geçen zamanın farkında bile olmamıştım. Saat onbire gelirken bir çay bahçesine girerek kahvaltı yaptık. Benim yediğim bir poğaçaya rağmen o dört tane yemişti ve uzun bir müddet bana yemek yemememle ilgili konuşma yapmıştı. En sonunda dayanamayarak söylendim

" Soner o kadar çok söylendin ki bu zayıf halimle güzel olmadığımı düşündürüyorsun bana"

Elinde ki bardağı tabağına geri bırakarak yüzüme yaklaşabildiği kadar yaklaştı

" Güzelliği tanımlayacak tek bir şey söyle deseler senin adını veririm"

" Buket?"

" Buket aşk sadece onunla ilgili ilk söyleyebileceğim bu"

Biten bardağıma bakmaya başladığımda güzel olduğumu duymama rağmen mutlu olmadığımı idrak ettim. Bakışlarımı denize çevirdim ve bir süre aklımdakileri anlamasın diye ona bakmadım.

Aklım, kalbim bana oyunlar oynuyormuş gibi hissettirmeye başlamıştı ama tam olarakta çözemiyordum. İçimde yağan yağmurlardan topraklarım çürümeye başlayacaktı ama dindiremiyordum da neden şimdi çaresiz gibi hissediyordum ki ben yıllardır çaresiz değil miydim zaten, neden yeni bir duyguymuş gibi alabora yaşamaya başlamıştım ki...

Önümüze konan Türk kahvelerine bakınca ne zaman sipariş ettiğini bile duymadığı fark ettim

" Ne düşünüyorsun?" diye sordu

" Bilmiyorum ben de anlam veremiyorum. Tek bildiğim duygularım bile bu aralar kendi hallerine şaşırıyorlardır"

Gülümseyerek arkasına yaslandı, gözlerini benden bir türlü çekmiyor yanaklarıma ateşler basmasına neden oluyordu. Ben bu adamla aynı yatakta uyduğumda bile kızarmamışken şimdi sırf bakıyor diye kızarmakta neyin nesiydi...

Bir süre sonra telefonum çalmaya başladığında benden önce alıp o baktı ekrana, babamın aradığını gördüğünde küçük bir tebessümle bana uzattı telefonumu ve ben konuşurken o masadan kalkarak çay bahçesinin bitimindeki çocuk parkına geçti. Babamla konuşurken bir yandan da onu izliyordum. Ben telefonu kapattığımda o da birini aradı, o konuşmasını bitirene kadar izledim onun kaydırağın ucunda oturuşunu... Konuşma boyunca yüzünde buruk bir gülümseme vardı. Telefonu kapattığında yanıma geri geldi

" İskeleye gidelim mi?" diye sordu.

" Tamam" dediğimde yüzünde ki gülümseme hoşuma gitmişti.

Yine aynı şekilde oturmuştuk ama bu sefer çantamı ve hırkamı çıkararak onları güvende bırakmayı akıl edebilmiştim. Soner beni izledikçe kahkahalarla gülüyordu.

AŞK SEN MİSİN?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin