♢6.Not♢

45K 2.1K 554
                                    

İmkansız olan her şey, birisi onu yapıncaya kadar imkansızdır.

İ Will, İ Swear - Long days

Dolunay Ünal;

Öfkeliydim hatta öfkeden deliye dönmüştüm. Hem kendime hem Yücel'e hem de İsimsiz'e öfkeliydim.

Ama kendime olan öfkem daha yakıcı ve kavurucuydu. İlk kez kendimi bu kadar çaresiz hissediyordum. Lanet olsun!

Onu nasıl bulacaktım ki? Sadece öğrenmek istediğim tek şey bana neden yardım ettiğiydi.

Bu dünyada hiçbir şey karşılıksız yapılmıyordu ve bununda bir bedeli olacağını biliyordum. Benden ne istiyordu?

Öfkeyle elimdeki telefonu duvara fırlattım. Telefon duvara çarpıp üç parçaya ayrıldı ve yere düştü.

Ne yapıyordum ben şimdi, öfkemi resmen telefonumdan çıkarmaya çalışmıştım. Belki de İsimsiz sana mesaj atıyor diye bunu yaptın dedi bilinçaltım beni kınayarak.

Asya korkuyla içeri girdi ve yerdeki telefona baktı.

"Dolunay ne oldu?" dedi eğilip telefonun parçalarını yerden toplayarak.

"Asya resmen delirmek üzereyim. Bu olanlar çok anlamsız!" dedim gözlerimde biriken acıyla.

Asya yanıma oturup elimi tuttu destek olurcasına. Hiç değilse Asya gibi güvenebileceğim bir dosta sahiptim.

"Sen güçlü bir kızsın bununla başa çıkabilirsin." dedi gülümsemeye çalışarak.

"Ya ben artık bu olanlarla başa çıkmak istemiyorsam? Üç sene önce olanları daha atlatamamışken bu çok fazla." dedim derin bir nefes alarak. Ama bu canımın yanmasına neden olmuştu. Ah tabii sinirden yaralı olduğumu unutmuştum.

"Seni birinin koruması güzel bir şey Dolunay." dedi Asya, beni buna ikna etmeye çalıştığı ortadaydı.

"Benim kimsenin yardımına ihtiyacım yok bunu biliyorsun. Hem neden ben? Ben iyi biri değilim ki, o kadar iyi ve yardıma ihtiyacı olan kızlar var. Bu beni endişelendiriyor." dedim düşünceli bir şekilde.

"Ne seni endişelendiriyor?" diye sordu tek kaşını yukarı kaldırarak "Birinin seni koruması mı?" dedi alayla.

"Anlamıyorsun onun kim olduğunu bilmiyorum. Eğer niyeti beni gerçekten korumak olsaydı şu an yanımda olurdu ve benden saklanmazdı. Bu işte bir terslik var." dedim öfkeyle yumruklarımı sıkarak.

Eğer asla karşıma çıkmayacaksa yanımda olmasının ne anlamı vardı ki? Tıpkı bir hayaletle konuşmak gibiydi onunla konuşmak. İstediği zaman var olacak, istemediği zaman yok olacaktı.

Ve ben onu asla bulamayacaktım, bu resmen bir oyundu. Galibin kim olacağıysa apaçık ortadaydı, yine kaybeden ben olacaktım.

"Baha'dan şüpheleniyorsun değil mi? Yine geri gelmesinden ve seni yine terk etmesinden korkuyorsun." dediğinde dehşetle Asya'ya baktım. Acaba söylediklerini kulakları duyuyor muydu?

Asya'nın yerinde başka biri olsaydı zira şu an onu elimden kimse alamazdı.

"Sen ne dediğinin farkında mısın?" diye tısladım adeta "Onun hakkında bir daha hiçbir şey söylemeyeceksin! Hem onu tanıyorum asla böyle şeylerle zamanını harcamaz." dedim öfkemi dizginlemeye çalışarak.

Onu hatırlamak ve hakkında bir şey duymak beni mahvediyordu. Baha Yalçın işte hayatımı alt üst eden adamın ismi. Beni bu yalnızlığa ve güvensizliğe itip kapıyı üzerime kilitleyen adam.

Bana Görünmeyeni Anlat Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin