Merhaba!
Geçmişi sahnelere bölüp anlatacağım. Totalde 3 veya 4 sahne olacak şekilde kafamda belirledim.
Yeni bölümün ne kadar hızlı gelip/gelmeyeceğini sizin yorumlarınız ve sayısı belirliyor! Lütfen okuduktan sonra "bölüm hakkındaki" görüşlerinizi mutlaka bildirin. 6000 kelimeyi sizler için yazıyorum siz de 3-5 kelime de olsa fikrinizi belirtin. Hepsini okuyorum.
İyi okumalar. :)
Lütfen SPOİLER vermeyin!
***
Duru'nun tekrar ayılması birkaç saatlik bir zaman alsa da, gözlerini araladığında her şeyi biliyor olmanın getirdiği bir rahatlama vardı üzerinde... Ama aynı zamanda başında bir ağırlık da hissediyordu. Sonuçta hafızasındaki perdenin aralanmasıyla geçmişe dair ne varsa, birden hatırında belirmişti. Bu bir insan zihni için yeterince yorucuydu.
Yine de hatırlamak, paha biçilmez bir histi onun için, özellikle cevapsız sorularla geçen onca aydan sonra bu noktaya gelmek, hayal bile edemeyeceği bir huzur veriyordu.
Artık Mete'ye baktığında kim olduğunu biliyor, onun neler yaptığını hatırlıyordu!
Şu an tam karşısındaki koltukta, katı, soğuk ve ifadesiz bir yüzle oturmuş, önündeki sehpaya dizdiği içki şişelerinden birini açmış, kadehine doldurup doldurup içiyordu. Bütün bunları yaparken de soğuk bakışlarını bir an olsun Duru'dan çekmemişti ama herhangi bir şey de söylemiyordu.
Ada bu süre zarfında onları yalnız bırakmış ve konuşmalarını beklemişti ama yarım saati aşkın süredir çıt bile çıkmayınca sabrı taşımıştı.. O yüzden bu sessizliğin daha da büyümesini istemeyerek, içeri girdi.
"Sohbetiniz harika ilerliyor" dedi alaycı üslupla.
Mete ve Duru'dan bir tepki bekledi ama o ikisi sadece birbirine bakıyordu. Bakışları arasındaki soğukluk, Ada'nın huzurunu kaçıracak derecedeydi.
"Müdahale etmezsem eğer bu süre daha da uzayacak belli ki," dedi Ada. Yavaşça ilerledi ve Duru'nun yanına oturdu. "Canım, iyisin değil mi?" diye sordu içten bir şekilde.
"İyiyim," dedi Duru.
"Öyle diyorsun ama gözünü açtığından beri tek kelime etmedin, Duru. Biliyorum bir anda o kadar şeyi kaldırmak zordur ama eğer onunla konuşmazsanız da sorunları çözemeyeceksiniz."
O ana kadar ağzını bıçak açmayan Mete, "Hangi sorunlardan bahsediyorsun? Benim için hiçbir sorun yok çünkü" diye karşılık verdi.
"Tabii ki var!" dedi Duru nihayet. "Tabii ki bir sorun var!"
"İşte böyle..." dedi Ada sessizce mırıldanarak. Onların sadece küçük bir teşviğe ihtiyacı olduğunu anlayınca istemsizce sırıttı.
Mete kadehinden bir yudum aldı ve üst dudağında kalan birkaç damlayı dilinin ucuyla yaladı. "Öyle mi? Ortada bir sorun olduğunu düşünen biri için fazla sessizsin ama Duru." dedi Mete.
"Çünkü asıl konuşması gereken ben değilim, o adımı senden bekliyordum" dedi Duru. "Sonuçta onca şeyi ben yapmadım, değil mi?"
Mete onun suçlayıcı bakışlarına karşılık kadehi göz hizasına kaldırdı. Daha fazla buna maruz kalmak istememişti. "Ne güzel, herkes bir şekilde suçu bana atmanın yolunu buluyor" derken kadehi elinde sağa sola sallıyor ve alkolün dansını seyrediyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÖNSEZİ #2: ALBATROS
Vampire"Beni özgür bırakan sendin, Duru. Kanatlandığım için beni suçlayamazsın." Albatros kafesin dışındaki özgürlüğü yeniden tattı. Acıları peşine takarak, kanatlarını kanlı günlere doğru açtı. Ama zihnine çöken karanlık pusun altında hiç kimsenin göreme...