Fog Lake - Novocaine
🌻🌻🌻
"Ailemin Theodor tarafından gözlerimin önünde vahşice katledildiği gün... İşte o gün..." deyip duraksadı. "Bir anı aynı zamanda hem çok iyi hatırlanıp, hem de nasıl unutulabilir?" diye sordu. Bu soru boşluğa sorulmuş bir soruydu. "Ben o günü hem çok iyi hatırlıyorum, hem de sanki hiç yaşamamış gibi unuttum," dedi dalgın dalgın. "Ailem için trajik bir zamandı. Hali hazırda evimizdeki kahkahaların azaldığı, üzerine neredeyse hiç konuşulmayan bir keder hakimdi."
"Neler olmuştu?" diye sordu Duru.
"Klasik şeyler..." dedi Arthur fazla açmak istemeyerek. "O kötü zamanı atlatmak zorundaydık, buna mecburduk. O yüzden o gün, sakin bir kasabanın eteklerinde bulunan ikinci evimize gittik. Bize iyi geleceğini düşündük fakat bazı şeyleri hesap edememiştik." Kısa bir es verdi. "Theodor ansızın kapımıza dayandı. Hemen arkasında Meredith'i ve adamlarını görünce, oradan sağ çıkamayacağımızı anlamıştım aslında..." deyip sessizleşti.
"Meredith ona aranızda bir ilişki olduğunu mu söylemiş yoksa?" diye sordu Duru.
"Önce ben de öyle düşündüm," dedi Arthur. "Theodor o kadar öfkeli görünüyordu ki, bundan başka bir sebep aklıma gelmedi bile... Eğer sorun buysa kendimi savunmaya hazırdım. Oysa bu öfkenin sebebi o değildi. Hatta o an Meredith'in bana olan ilgisini bilmiyordu bile..."
Duru kaşlarını çattı çünkü hikayenin ne yöne gideceğini pek tahmin edememişti. "Ya peki, neden o kadar öfkeliydi?" diye sordu.
"Bana öfkeliydi," dedi Arthur. "Benim var olmama veya kendi varoluşuna... Bilemiyorum. Tek bildiğim; diğer insanları veya cadıları niye katlediyorsa, o gün aileme de aynını yapmaya geldiğiydi. İçeri girmeden önce yüzüme bakıp, 'sahip olduğun her şeyi almaya geldim' dedi ve ondan sonra uzun zamandır sesi bile çıkmayan anne ve babamın acı dolu çığlıklarını işittim."
Gözlerini sıkıca yumdu, Duru da o an yutkunarak boğazına düğümlenen hisleri geri itmeye çalıştı. Gözlerinin dolduğunu hissediyordu ama metanetli duruşunu bozmuyordu da...
"Onu durdurmak için koştum ama saniye farkıyla geç kalmıştım, ikisinin kanlı bedeni yerde öylece yatıyor ve Theodor yüzünde keyifli bir ifadeyle onları seyrediyordu."
"Bu, nasıl bir acımasızlık?"
Arthur onu duymuyor gibi anlatmaya devam etti. "O gün söylediği gibi her şeyimi almıştı. Sahip olduğum her şeyi..." dedi. Duru'nun gözlerinin içine yardım dilercesine bir ifadeyle bakarken devam etti. "Babamı hala kurtarabilme şansım vardı, o bir vampirdi ama bunu yapmama engel olmak için adamları beni dışarı çıkardı ve gözümün önünde evimizle birlikte onları ateşe verdiler."
"Bu çok korkunç," dedi Duru bir solukla. "Nasıl bunu yapabilir? Sen onun dostu değil miydin? N-Nasıl..." Gözlerini tavana dikip ağlamamaya çalıştı çünkü istemsizce aklına annesi geliyordu.
Arthur onun gözlerine gülümseyen bir ifadeyle baktı. "Meredith'le tanıştıktan sonra ne eski dostluk kaldı, ne de eski Theodor... Hala bugün bile nasıl sorusunu kendime soruyorum Ufaklık ama ben henüz bir cevap bulamadım," dedi. "Yani boşuna kendini yorma."
"Gerçekten ne diyeceğimi bilemiyorum. Bunu sana nasıl yapabilir ki?"
"Dediğim gibi nasıl sorusunun bir cevabı yok. Ama benim neden sorumun bir cevabı var artık. Neden ondan bu kadar nefret ediyorum?" derken Arthur oturduğu yerde huzursuzca kıpırdandı. "O gün, o andan itibaren tek amacım Meredith ve Theodor'un acı çekerek ölmesi oldu. Her dakika o anın hayaliyle yanıp tutuşuyordum. Planımı hayata geçiremediğim her günü bir pişmanlıkla kapatıyordum. Buna bir son vermeliydim ama o fırsatı yakalamam çok uzun bir zaman aldı."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÖNSEZİ #2: ALBATROS
Vampir"Beni özgür bırakan sendin, Duru. Kanatlandığım için beni suçlayamazsın." Albatros kafesin dışındaki özgürlüğü yeniden tattı. Acıları peşine takarak, kanatlarını kanlı günlere doğru açtı. Ama zihnine çöken karanlık pusun altında hiç kimsenin göreme...