Merhabalar 💕
Öncelikle yeni bölümlerin neden belirli bir düzende gelmediğini söylemem lazım. Arkadaşlar ben çalışıyorum, ders falan değil ama, iş'te. :)
O yüzden benim her an, her dakika vaktim olmuyor. Aksamaların sebebi tamamıyla bu. Ama
Yine de bekleyip, gösterdiğiniz bu ilginiz için sonsuz teşekkür ederim.Uzatmayayım, iyi okumalar dilerim. 😇
***
Mete, ifadesiz bakışlarını Duru'nun üzerinde gezdirdi. Dizlerinin hemen üzerinde biten elbise üzerine tam oturmuş, hatlarını ortaya çıkarmıştı. Böyle bakınca tam anlamıyla bir genç kız gibi görünüyordu. Saçlarının uçlarındaki dalgaları ise doğallıktan uzak göründüğü için hiç sevmemişti. Elinden gelse onları bozar ve eski, düz haline geri getirirdi.
"Ne o yoksa beni içeriye almayacak mısın?" dedi başını hafifçe yana eğip içeriye göz süzdü.
Kalabalığın bir kısmını bu açıdan görebiliyordu. Ada'nın mesajda bahsettiği parti sahiden de bir parti havasındaydı. Buraya gelmeden önce bu denli bir şey hiç ummamıştı. Aile arasında küçük bir kutlama hayal etmiş ama bu kadar büyük çaplı bir şey hesap etmemişti.
"İçeriye almak mı?" dedi Duru hayretle.
Mete gözlerini devirdi. "Doğru... Muhtemelen benim yerim burası değildir, öyle değil mi?"
"Hayır, öyle demek istemedim."
"Ya ne demek istedin?" diye sordu ciddi bir ifadeyle.
Duru mahcup bir tebessüm savurdu. Bu o an yaşanması en garip şeydi. Mete onun bomboş bakan gözlerine ve şu an al al görünen yanaklarına hiçbir anlam veremedi. Bir tuhaf görünüyor, olması gerektiği gibi tepkiler vermiyordu. Sanki şu an karşısındaki Duru değildi, olmaktan çok uzaktı.
"Üzgünüm haddimi aştım sanırım. Ben başka birini bekliyordum seni görünce şaşırdım açıkçası. Her neyse, kusuruma bakma. İçeriye geçebilirsin elbette," dedi kenara çekilip kapıyı tamamen açarak.
Mete çatık kaşlarla ona bakarken içeriye doğru küçük bir adım attı. Bugün onda bir gariplik sezmişti. Tam Duru'nun önünde durup, başını ona çevirdi. Gözlerinin yeşilinde kaybolana kadar orada anlamlar, cevaplar aradı ama bulamadı. Uzunca gelen kısa bir andan sonra merakına yenik düştü.
"Sen iyi misin?" diye sordu.
"Evet, ne oldu ki?"
"Hayır, hayır. Sen iyi misin?" dedi tekrar.
"Neden soruyorsun?"
Mete başını onunkine yaklaştırıp, burnunu okşayan parfümün kokusunu içine çekti. Bu da diğer şeylerle birlikte değişmişti, tanıdık koku değildi. Dudaklarını kulağına yaklaştırdı. "Eğer seni biraz tanıyor olsaydım, şu an benim kim olduğum hakkında hiçbir fikrin olmadığını düşünürdüm," dedi kısık sesle. Sonra başını geri çekti.
"Pardon?"
"Beni tanıdın mı?" diye sordu temkinli bir sesle.
Duru hayretle kaşlarını kaldırıp mahcup bir gülümsemeyle başını önüne eğdi. "Tüh! O kadar belli oldu mu?" dedi mahcubiyetle. "Kusura bakma ama aslında seni tam olarak çıkaramadım. Özgür'ün arkadaşlarından biri misin? Ya da bizim sınıfta falan mısın?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÖNSEZİ #2: ALBATROS
Vampiros"Beni özgür bırakan sendin, Duru. Kanatlandığım için beni suçlayamazsın." Albatros kafesin dışındaki özgürlüğü yeniden tattı. Acıları peşine takarak, kanatlarını kanlı günlere doğru açtı. Ama zihnine çöken karanlık pusun altında hiç kimsenin göreme...