BÖLÜM 24 - 'SAHNE - IV'

3.1K 265 446
                                    

Merhaba! Bu bölümü önceden okuyan herkes tekrar okusun, çünkü düzenlemeden geçirdim!!!

Bu benim ve sizler için ""çok özel"" bölümlerden olduğu için mutlak suretle BÖLÜMLE İLGİLİ duygularınızı yazmadan geçmeyin istiyorum. Lütfen okuyun ve bir yorum bırakın. ❤️ ❤️

🦋 SAHNE IV - KIRILMA 🦋

Mayıs 1815

Sustu.

Elbette anlıyordu, Arthur'un nefretinin haklı sebepleri olduğunu artık biliyordu, biraz önce açık açık görmüştü ama karşısındaki bu adamın öfkesinden doğacak olan katliama ruhen ve hatta fiziken hazır olması mümkün değildi. İnsanların birbirlerine verebileceği en büyük zararın, birbirlerini görmezden gelmek olduğuna inanırdı, onları öldürmek olduğuna değil!

Mete'den istenilen cevap gelmeyince, "Ateşi yakmalısın, Albatros," dedi Arthur. Teşvik edercesine heyecanlı bir sesle. "Ve bu öyle bir ateş olmalı ki, Theodor'un tüm hayatını beraberinde kül etmeli, onu ölümün ortasına atmalısın."

Mete söze girmeden önce yutkundu ve kelimeleri yan yana dizmek için çabaladı. "Efendim, siz ve aileniz adına gerçekten üzgünüm," dedi. "Ama ben, ben kimseye zarar veremem. Lütfen benden bunu istemeyin," dedi. Bu gerçek bir ricaydı, hatta bir ricadan da fazlası, bir yalvarmaydı.

Arthur ifadesindeki hüznün yerine çabuk bir ciddiyet yerleştirdi. Bu keskin manevra, onu olduğundan da katı birine çevirmişti. "Bundan kaçışının olmadığını söyledim," dedi.

"Ama ben sandığınız kişi değilim, size yapabileceğim tek hizmet bu, burada durmak... Fazlasını istemeyin," dedi tekrar rica eder gibi bir sesle.

"Sen tam olarak o kişisin, Albatros!" dedi Arthur. Aralarındaki kısa mesafeyi bir adımla kapattı ve onun gözlerine, ciddiyetinin bir yansıması olarak koyu bir ifadeyle baktı. "Bana yardım edebilecek tek kişisin. Bu aşamaya gelene kadar elenen diğer tüm ihtimallerden uzak, sonuca yakın tek kişisin."

"Yapamam," dedi Mete gözlerini sıkıntıyla yumarak.

"Yapamaz mısın?"

"Evet, ben kimseye zarar veremem. Benden bunu istemeyin," dedi.

"Theodor herkese zarar verirken, sen bunu yapamayacağını mı söylüyorsun?"

"Evet," dedi başını sallayarak. "Eğer ona, onun silahıyla karşılık verirsek, ondan ne farkımız kalır ki?"

"Bizim farkımız yüreğimizde gizli, Ufaklık" dedi Arthur. "Dışarıdan bakınca belki evet, bir farkımız olmayacaktır ama..." Sol göğsüne dokundu. "Bizi diğerlerinden ayıran farkı içten içe her zaman görebileceğiz, öyle değil mi? Bir kalbimiz olduğunu unutmadan, nefrete tamamen teslim olmadan..."

Mete onunla göz temasından kaçınmak isteyeren boynunu büktü. "Belki haklısınız ama kalbim bana, ne yapmış olursa olsun, birini öldürmenin büyük bir suç olduğunu söylüyor."

"Bazen hak edilmiş bir ölüm, berbat bir hayatın devamından daha gereklidir."

"O ölmek zorunda mı yani?"

"Evet, hatta hiç doğmamalıydı bile..." dedi Arthur. "O bu yeryüzünün en büyük lanetlerinden biri. Ölmek zorunda, yok edilmek zorunda."

"Bunu, ben yapmak zorunda mıyım peki?"

"Evet," dedi Arthur. "Zaman değişmez, zamanın getirdikleri de öyle... Ama merak etme, yüreğindekileri koruduğun sürece, gerçek bir katil olmuş olmayacaksın."

ÖNSEZİ #2: ALBATROSHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin