Merhabalar!!! Biliyorum biliyorum çoook uzun zaman oldu. Bu kadar çok bekletmek istemiyorum sizleri ama kusuruma bakmayın. İş güç derken inanın vakit bulamıyorum buraya geçip kitap yazmaya.
Hepinize sabrınızdan ve desteğinizden ötürü teşekkür ediyorum. İyi okumalar :)
AYNI SAATLERDE
"Bu daha ne kadar sürecek?" dedi Hande.
Adam sağ kolundaki serumu yeniliyordu. İçindeki siyaha yakın, koyu sıvı sevimsiz görünüyordu ama verdiği gücü inkar edemezdi. Her bir damla ile birlikte, bitkinliğinden kurtuluyor ve adeta yeniden doğmuş gibi hissediyordu.
"Sanırım bugün son dozdayız ama bundan emin değilim."
Kaşları çatıldı. "Nasıl emin olmazsın?" diye sordu hayretle. "Ben kobay mıyım?"
"Sana durumu açıkladım. Burada benim veya senin sözün geçmez. Biz sadece bize söyleneni yaparız. Albatros ne zaman durmamız gerektiğine karar verecektir," dedi.
"Yine mi Albatros?" diye homurdandı ve gözlerini devirdi.
O adama karşı bu kadar itaatkar oluşlarını bir türlü anlayamıyordu. 3 gündür bu seruma maruz kalıyordu ve hiç kimse bunu durdurmaya niyetli gibi görünmüyordu. Aslında halinden memnundu, tek şikayeti hala kemerlerle bir yatağa bağlı olmasıydı... Bunu istemiyordu.
"En azından biriniz gidip ona, beni böyle bağlı tutmanın saçmalığından bahsedebilir."
Adam sessizce, kıskıs güldü. "Bunu sakın o varken söyleme, inan bana her kelimesine pişman eder" dedi.
"Ondan korkarken aynı zamanda saygı duyuyorsunuz" dedi homurdanarak.
Anlamaya çalışsa da burada dönen dolabı pek kavramış değildi. Bundan önceki, bu yatağa bağlanmadan önceki hayatında vampir denen bir kavramın gerçek olduğunu düşünebileceği tek bir saniye bile olmamışken, şimdi onlardan birine dönüşecek -veya dönüşmüş- olmayı pek kavrayamıyordu. Burada duydukları karşısında aptal olduğunu hissettiği bile olmuştu.
"O ne zaman gelir?" diye sordu.
"Bilmem. Genelde habersizce çeker gider ve aynı şekilde geldiğinden de haberin olmaz," dedi adam. Serumun ucundaki iğneyi yenisiyle değiştirip, damar yoluna sapladıktan sonra üzerini bantladı ve bugünkü işi de bitti. "İşte tamam! Bugünlük sohbetimizin sonuna geldik."
"Hayır."
Hande huysuzca kıpırdandı. Elini hareket ettirebiliyor olsa onu tutup, kalması için zorlayacaktı. Kapıdan çıkmak üzereyken "Lütfen gitme," dedi çaresizce. Adam duraksayıp soru soran bakışlarla ona döndü. "Saatlerce boş duvarları izlemenin ne kadar sıkıcı olduğunu bilmiyorsun."
"Biliyorum," dedi başını sallayarak. "Ama olay da bu zaten. Kontrolü elinde tutman için o kemerlere ihtiyacın var."
"Onlar yokken de sakinim ve kontrol bende," dedi ikna etmeye çalışarak.
"Bak, biliyorum bu süreç biraz can sıkıcı ama biraz daha dayanırsan eğer özgürlüğüne kavuşacaksın."
Hande gözlerini devirmeden edemedi, bu cümlenin ne kadar boş olduğunu biliyordu. Birkaç gündür bu yatakta bağlı haldeydi ve şu durumda, karşısında dikilen adamın onu anlaması mümkün değildi.
"Artık sıkıldım, gerçekten. Eğer beni biraz anlayabiliyorsan, bana o özgürlüğü geçici bir süreliğine tanıyabilirsin de, bunu yapabilirsin. Lütfen," dedi yalvarır gibi bir ses tonuyla.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÖNSEZİ #2: ALBATROS
Vampir"Beni özgür bırakan sendin, Duru. Kanatlandığım için beni suçlayamazsın." Albatros kafesin dışındaki özgürlüğü yeniden tattı. Acıları peşine takarak, kanatlarını kanlı günlere doğru açtı. Ama zihnine çöken karanlık pusun altında hiç kimsenin göreme...