*Bölüm Müziği: Jacob Lee - Demons*
1,5 HAFTA SONRA
Bekliyordu.
Bir haber, bir adım, bir kargaşa... Ama beklediğinin aksine hiçbir şey olmuyordu. Sanki her şey donmuştu da, hareket etmiyor gibiydi. Bütün o itiraflar ve ihanetlerin ardından her şey o kadar sıradanlaşmıştı ki, yeryüzü için kusursuz bir zamandı belki ama Arthur için aynı şeyi söylemek imkansızdı. Tenini gıdıklayan, zihnini tırmalayan bu sessizlik, onu neredeyse bitirmeye ant içmişti.
Beklemek onu öldürüyor, ölmekse onu çıldırtıyordu.
Gözlerini kapatmış, bir şeylere odaklanmaya çalıştığını belli eden çatık kaşlarla, yanağını masanın üzerine yaslamış öylece duruyordu. Adeta yoğun bir çalışmanın ardından uyuyakalmış biri gibi görünüyordu ama bu imkansızdı. Bir an için bu imkansızlığın gerçek olmasını dilese de, bunu yapamıyor oluşu onu çaresiz hissettiriyordu.
"Albatros!"
Sesi işitince irkilerek başını hafifçe masadan kaldırdı ama başı tekrar düşecek kadar boynu hala eğikti. 7, endişeli bir ifadeyle birkaç adım atıp ona doğru yaklaştı. Bu aslında onun üçüncü seslenişiydi ama Arthur öyle dalıp gitmişti ki, duymamıştı.
"Oh, neyse ki iyisin!" dedi rahatlayarak 7. "Uyu...duğunu sandım."
"Aslında öldüğümü," dedi Arthur gözlerini yumarak başını tekrar masaya dayadı. "Ama maalesef hala yaşıyorum, o yüzden çıkabilirsin."
7 geri dönüp gitmek konusunda bir an tereddüde düştü ama sonra vazgeçip, tekrar ona döndü. "Neden bunu yapıyorsun?" diye sordu sıkılgan bir tavırla.
"Ne yapıyormuşum?"
"Seni tanıdığımdan beri hiç bu kadar... şey...görmemiştim."
"Ne?"
"Cansız... sahiden yaşamıyor gibisin," dedi 7 dürüstçe. "Sığınağa döndüğünden beri o masanın başından kıpırdamadın." Bakışlarını masanın köşesindeki kutuya çevirdi ve adımları oraya doğru attı. Kutunun içindeki kan torbaları olduğu gibi duruyordu. "Bir cevabın yok değil mi? Bunu kaç kere söyledim bilmiyorum ama kan içmemekte ısrar edersen gerçekten öleceksin," dedi. Torbalardan birini alıp onun önüne doğru koydu.
Elinin tersiyle torbayı iterken, "Al şu şeyi!" dedi Arthur.
7 gözlerini devirdi. "İnfernolar seni merak ediyor. Herkes bana seni soruyor, herkes buraya girmek ve seni görmek için izin istiyor. Onları daha fazla bu odanın dışında ve senden uzak tutmam imkansız! En azından çıkıp bir şeyler söylemelisin," dedi 7 duraksamadan hızlı hızlı konuşarak.
"Ne gibi?"
"Mesela bundan sonraki plan ne? Herkes bunu merak ediyor. Nasıl bir hamle yapacaksın?"
Bu o kadar önemsiz geldi ki o an, günler sonra ilk defa güldü ama içinde zerre kadar hayat barındırmayan bu sessiz kahkaha, bir başkası için neredeyse bir ağıtla eşdeğerdi.
"Herhangi bir haber var mı?" diye sorarken sesi boğuk çıkmıştı. Başını kaldırmak adına bir hamle yapmıyordu. Sanki omurgasını eğen bir ağırlık vardı üzerinde de, dik durmak imkansız gibiydi artık onun için.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÖNSEZİ #2: ALBATROS
Vampiri"Beni özgür bırakan sendin, Duru. Kanatlandığım için beni suçlayamazsın." Albatros kafesin dışındaki özgürlüğü yeniden tattı. Acıları peşine takarak, kanatlarını kanlı günlere doğru açtı. Ama zihnine çöken karanlık pusun altında hiç kimsenin göreme...