Medya; Berva Tekin
Gözlerim olduğundan daha da büyürken, vücudum kaskatı kesilmişti. Cihanın anne ve babası telaşlı bir şekilde hastaneye koşarak girince meraklanmıştım. Yoksa cihana birşey mi olmuştu?
Cihana birşey olsun istemezdim. Sonuçta oda bir insan evladıydı ve annesi vardı. Annesin şuan ki hali bile içimde bir yerleri parçalarken tuhaf hissetmiştim. Doğunun bakışlarını üstümde hissediyordum.
Kemerimi bağlayıp arkama yaslandığım da oda arabayı çalıştırmıştı. Bakışlarım camdan dışarıya kayarken düşüncelerime dalmıştım bile.
Benim de annem yaşasaydı bana birşey olduğunda bu kadar endişelenir miydi? Tabii ki endişelenirdi. Anneydi sonuçta o. En çok anneme sarılıp doya doya kokusunu içime çekmek isterdim. Benim yapabildiğim ise sadece toprağını koklamaktı.
Gerçekten hayat çok acımasızdı. Annesiz bir çocuk asla tam büyüyemezdi. İçinde yine birşey eksik, kırık, iyileşmeyen yaralar bırakırdı.
Annemin sadece birkaç fotoğrafı vardı ve hepsi o lanet evde kalmıştı. Onları gidip almam lazımdı. Onun yüzüne bakmam lazımdı. O kadar saf bir yüzü vardı ki.
Yanağımın üstünde hissettiğim sıcaklıkla elimle yanağımı yokladım. Ağlıyordum. Ne zaman annemi düşünsem fark etmeden ağlamaya başlıyordum.
Doğuya belli etmeden yanaklarımı sildiğimde kafamda ki düşünceleri atmak için ona hafifçe döndüm.
"Doğu?" gözlerini yola dikmiş dikkatli bir şekilde araba kullanıyordu. Bana bakmadan ağzından bir kaç mırıltı çıkarınca devam etmemi istemişti.
"Kuzey... Kuzeyin neyi var?" mantıklı bir giriş yapmıştım. Bu sabah ki hali gözümün önüne gelince suratım asılmıştı. Çok neşeli bir çocuğa benziyordu aslında.
"Posttravmatik diye psikolojik bir rahatsızlığı var." bana açıklama yapması mutlu etmişti. İlk defa duyduğum bu garip psikolojik hastalık hakkında hiçbir fikrim yoktu.
"Yani?" bakışları kısa bir anlığına bana dönüp tekrar yola odaklanmıştı.
"Yani, bir çeşit travma geçirdi küçükken ve hâlâ bunun etkisi sürüyor. Bazen böyle krizlere giriyor ne yaptığını bilmiyor." yüzüm gittikçe düşmüştü. Kuzeye kanım ısınmıştı ve böyle bir rahatsızlığı garipsemiştim. Sanki kuzey hiç hasta olamazmış gibi geliyordu.
Konuyu değiştirmek için başka sorular düşünmeye başladım.
"Kuzeyle aranız da kaç yaş var ki ağabey diyor sana?" doğunun yüzü kasıldığında yanlış birşey sormuştum sanki.
"Nerden çıktı bu soru?"
'Süpriz yumurtadan!'
Doğu görmeden gözlerimi devirmiştim.
"Aklıma geldi sordum. Ne var ki bunda?"
Boynunu bir sağ bir sola yatırarak kütletirken çıkan sesle kaşlarımı çatmıştım. Psikopat gibi niye davranıyordu ki? 'Öyle olduğu için olabilir mi?' iç sesimi duymamazlıktan gelip doğuya baktım.
"3."
"14 yaşında mı?" gözlerim far görmüş tavşan gibi açılmıştı. Daha biz 17 yaşındaydık. Kuzey doğuya ağabey dediğine göre doğudan küçüktü. 14 yaşında ki bir çocuğa göre fazla olgun durmuyor muydu?
Doğu bu halime ilk defa sesli gülmüştü. Şaşkınlığım iyice katlanırken onun muhteşem gülüşüne dalıp gitmiştim. Gülmesi durup sırıtışa geçerken bana bakıp tekrar önüne dönmüştü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Berva
Teen Fiction"Yapma doğu! Lütfen yapma!" yalvarışlarımı duymuyordu, çünkü o benim doğum gibi davranmıyordu. Sanki bedenini birisi ele geçirmiş gibi hareket ediyordu. Keskin bakışları yüzümde gezinince alayla sırıttı. Bir anda silinen gülüşüyle acı çeker gibi bak...