Hatalarım olduysa kusura bakmayın.
İyi okumalar...
Küçükken sevilmediğimiz zaman ailemizin, gerçek ailemiz olmadığını düşünürdük bazılarımız. Küçük bir bağırışta, itişte, kötü bakmada bu iğrenç duyguyu küçük yüreğimizde hissederdik.
Sorun şu ki, benim böyle hissettirecek ailem yoktu. Babam vardı. Babamın da böyle hissettirdiğini hiç hatırlamıyordum. Hep el üstünde tutmaya çalışmıştı beni.
Şimdi duyduklarım neydi peki? Doğu ne dediğini biliyor muydu? Babam dediğim adam, benim babam değil miydi şimdi?
Damarlarımdan sanki kan değil kırgınlık, öfke, çaresizlik geçiyordu. Elimi hızla kulptan çekip, merdivenlere yöneldim. Merdivenleri koşarak indikten sonra hızla dış kapıya yöneldim.
Gözlerimden akan yaşlara daha fazla mani olmadan, koşarak ağlamaya başladım. Aklıma gelen cümlelerle çıldırma noktasına geliyordum.
Koşarak ana caddeye indikten sonra, dizlerimdeki güç tükenmişti. Kendimi yavaşça kaldırıma bırakırken, hala hıçkırarak ağlıyordum. Cebimde ki telefonun titreşimini hissettim.
Titreyen ellerimle olduğu yerden çıkarırken, yaşlı gözlerimle ekrandaki ismi okumaya çalıştım.
Gelen telefonu onaylarken, titreyen elimle kulağıma götürdüm.
"Berva?" karşıdan meraklı bir ses gelirken, hiç cevap vermeden dinledim.
"Bak kafan karıştı belki de, ama lütfen gel. Bekliyorum seni." ağzımdan hıçkırık kaçmasın diye dudaklarımı sıkıca birbirine bastırdım.
"Bir cevap ver." Can'ın endişeli sesi artarken, derin nefes alıp kendimi toparlamaya çalıştım.
"Seni ilk gördüğüm cafe'nin orada bekle. Geliyorum." bir şey demesine izin vermeden suratına telefonu kapadım.
Oturduğum kaldırımdan kalkıp, biraz ilerledim. Karşıdan gelen taksiyi görünce elimi kaldırıp durmasını sağladım. Taksi benim olduğum tarafa yaklaşıp, yavaşlarken zaman kaybetmeden hemen bindim.
Telefonum tekrar çalarken, ekrana baktım. Doğu arıyordu. Aramayı sonlandırıp, telefonu kapattım. Şuan onunla konuşmak istemiyordum. Can'ın yanına gittiğimi duyarsa eğer bunu engellerdi.
Taksiciye gideceğimiz yerin adresini verirken, kafamı geriye yaslayıp acıyan gözlerimi kapattım. Gözlerimin önüne babamla geçirdiğimiz zamanlar gelirken, buruk bir tebessüm edip gözlerimi açtım.
Hayatım koca bir yalan mıydı şimdi?
Kafam da bu soru dönüp dururken, duran taksiyle kendime geldim. Gözlerim dışarda onu ararken, gördüğüm beden ile taksiden indim.
"Abla ücret?" diye seslenen taksiciyi elimle durdurup, onun yanına gittim.
Beni gördüğü zaman gülümseyip bana doğru yürüdü.
"Gerçekten geldin." diye sevinçle konuştuğun da, gözlerimi devirip taksiyi işaret ettim.
"Beni buraya kadar çağırdın, ücreti öde yanımda para yok." bu tavrım onun kıkırdamasını sağlarken, sinirle bacağına tekmeyi geçirdim.
"Gülme!" tekmem ile birlikte kaşları çatılırken, kötü bakışlarını bana atıp taksiye doğru ilerledi.
Ücreti ödeyip tekrar yanıma geldiğinde, olduğum yerde kıpırdanıp bakışlarımı ona diktim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Berva
Genç Kurgu"Yapma doğu! Lütfen yapma!" yalvarışlarımı duymuyordu, çünkü o benim doğum gibi davranmıyordu. Sanki bedenini birisi ele geçirmiş gibi hareket ediyordu. Keskin bakışları yüzümde gezinince alayla sırıttı. Bir anda silinen gülüşüyle acı çeker gibi bak...