28."Gerçekler."

3.7K 141 10
                                    

Elimde ki çatalla tabağımda ki yemeği bir oraya bir buraya savururken, ortamda ki gerginlikle derin bir nefes aldım.

Çaktırmadan babama baktığım da onun de yemeği ile ilgilenmediğini gördüm. Bakışlarım Doğu'ya kaydığın da, onun da bakışları ikimizin arasında gidip geldiğini gördüm.

Kafamı tekrardan yemeğime çevirdim. Aklımda o kadar soru vardı ki, ama Doğu'ya olan sinirim yüzünden soramıyordum.

Babamı nerde bulmuştu? Neden buraya getirmişti? Neden bana bir açıklama yapmamıştı?

Babama o kadar kırgındım ki, bu kırgınlığın nasıl geçeceğini bilmiyordum. Yediremiyordum aslında. Babamın bana öyle şeyler söylemesini yediremiyordum. Hangi kız çocuğu babasında öyle şeyler duymayı isterdi ki?

Babamın birden öksürmesiyle hızla kafamı kaldırıp ona baktım. Oturduğu sandalye de iki büklüm olurken, korkuyla Doğu'ya baktım. Ne olduğunu anlamak istercesine çatık kaşları arasından babama bakarken, oturduğu yerden kalkıp babama yaklaştı.

"İyi misiniz?" diye sorarken, masada ki su bardağını babama doğru uzatmıştı. Endişeyle yerimde doğrulurken, korkulu bakışlarımı ikisi arasında gezdirdim.

Babam, Doğu'nun uzattığı bardağı titreyen eliyle kavrarken, gözlerini sıkı sıkı yumarak öksürüğünü dizginlemeye çalıştı. Su bardağında ki sudan bir kaç yudum alırken, kafasını sallamıştı.

"İyiyim evladım, sağ ol." diye mırıldanarak bana baktığında hemen gözlerimi kaçırdım.

Ne kadar ona kızgında olsam bir şey olmasını asla istemezdim. Beni bu yaşıma kadar büyütmüş bir adamdı o.

"İsterseniz içeriye geçelim?" diye soran Doğu'ya alttan alttan baktım. Şuan gerçekten çok mütevazi duruyordu. Babama karşı bu saygılı davranışı bir kez daha beni ona bağlamıştı.

"Olur." diyerek yerinden kalkan babamla mutfaktan çıkarlarken, derin bir nefes alıp başımı ellerimin arasına aldım.

"Ne yapacağım ben?" diyerek sessizce mırıldandım. Biraz daha yerimde öyle oturduktan sonra, kafamı dağıtmak için mutfağı toplamaya karar verdim. Kirli tabakları sudan geçirerek makinaya dizmeye başladım. Her tarafı toparladığım da mutfağa sıkıntıyla bir bakış attım. İçeriye gitmem lazımdı artık.

Ayaklarımı sürüye sürüye mutfaktan çıktığım da, sessizce koridorda ilerlemeye başladım. Salona yaklaştığımda  sessiz konuşma sesleri geliyordu. Kaşlarım çatılırken, kapıya yaklaşıp içeriyi dinlemeye çalıştım.

"Bilmiyorum Ahmet Bey, Berva size ne kadar kırgın olsa da sizi çok seviyor hala..." sırtımı duvara yaslarken, konuştukları konuyu anlamaya çalışıyordum.

"Ben..ben kızımı çok kırdım," boğazımda oluşan yumru ile yutkunmaya çalıştım. "Onun yüzüne bakacak, yüzüm yok." çekingen bir sesle cümlesini tamamlarken, yavaştan gözlerim dolmaya başlamıştı.

"Eminim Berva'nın gönlünü almaya başaracaksınız..." Doğu'nun cümlesi ile derin bir nefes alan babamla içim bir tuhaf olmuştu.

"O kadar zamanım yok evladım," dediği ile kaşlarım daha çok çatılırken cümlesini tamamlamasını bekledim. "Aslında bende bu konuyu konuşmak istiyordum seninle."

"Buyurun sizi dinliyorum."

"Ben senin gözlerinde gördüm kızıma olan sevgini," ister istemez utançla kafamı eğdim. "Ben canımı tek sana bırakabilirim. Gözüm arkada kalmaz." duyduğum kelimelerle nevrim dönerken avuç içimi duvara yasladım.

Berva Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin