"Hadi kalk uyuyan güzel, sabah oldu."
Gözlerimi açtığımda karşımda Piper'ı elindeki birşeyi sallarken görmüştüm. Gözlüğümü takıp baktığımda o şeylerin dirseklikler olduğunu gördüm.
"Kasklar da askıda asılı. Hadi giyin de gidelim."
"Kahvaltı etmeyecek miyiz? Ayrıca nereye gidiyoruz?"
"Biraz aç kalsan ölmezsin güzelim. Ayrıca bu sefer biraz değişik bir kahvaltı olacak bu."Yatağın altından küçük bir el çantası çıkardı. İçinde bir matara sıcak çay, reçelli ve zeytin ezmeli ekmekler vardı. Bana bakıp gülümsedi.
"E hadi acıktıysan çabuk olman gerek."
Kalkıp üstümü değiştirdim, elimi yüzümü yıkadım. Dün yaşanan olayları unutmuş değildim. Hala biraz kırgındım ve bu yüzümden anlaşılıyordu.
"Hadi ama Raven. Buraya bunları dert etmek için gelmedin. Karşına çıkmam tesadüf değildi bak! Ben olmasam ne yapacaktın?"
"İyi ki yanımdasın Pipes."
Elini omzuma koyup gitmemiz gerektiğini işaret etti. Ayakkabılarımı giydikten sonra kaskı askıdan alarak kapıdan çıktım.Henüz kimseyle karşılaşmamıştım. Yaptıklarımın ne kadar doğru olduğunu bilmiyordum ama odaya dönmeye bile yeltenmemiştim. Luke'u merak etmiyordum. Ona kızgındım. Ama nedenini bilmiyordum.
Lobiye indiğimizde James'i başıboş dolanırken gördük. Kampın içinde kaybolmuş gibiydi.
"Hey şişko çocuk. Nereye?"
James "şişko" kelimesine alınmamış gibi görünerek bize doğru baktı. Piper bazen insanları fazla aşağılıyordu.
"Şey. Kimse kampta görünmüyor. Kahvaltı için inmiştim."
"Ah çok geç kalmışsın. Kaskın ve dirsekliklerin var mı? Yoksa resepsiyondan al ve gel. Herkese yetecek yiyeceğimiz var!"Piper'ın bu davranışı çok hoşuma gitmişti. James'in de hoşuna gitmiş olmalı ki hiç ısrar etmeden gülümseyip resepsiyona koştu. Bizde lobide oturup dirseksiklerimizi bağladık.
"Hadi gidelim. Ne taraftan?"
James'i duyar duymaz kalktık ve patenlerin olduğu yöne doğru yöneldik. İsteyen paten isteyen bisiklet isteyen kaykay kullanıyordu. Piper ile ben pateni tercih ettik. James kaykayı aldı.
"Demek kayabiliyoruz ha?" Dedim gülerek.
"Biraz, sanırım. Pek fırsatım olmuyor kullanmaya. Ama deniyoruz bişeyler."Hep beraber kayarak bir piknik alanına geldik. Öğrencilerin hepsi buradaydı. Birilerini görmekten korkuyordum.
"Raven, gel bu taraftan."
James ile aynanda yön değiştirerek Piper'ı takip etmeye başladık. Öğrencilerden uzaklaşıyorduk ve ara yollara giriyorduk. Yerdeki çakıllar sorun haline gelmeye başlamıştı.
"İşte geldik. "Birden kendimizi ormanın içinde bulduk. Ağaçların ortasında açık bir yerdeydik. Kimse yoktu. Güneş aradan açıklığa doğru vuruyordu. Ortam loş ve sakindi.
"Hadi siz üstünüzdekileri atın ben de örtüyü serip ziyafet donatıyım."Herkes işini bitirdikten sonra örtüye kurulup yiyeceklere asıldık. Hepimiz aç görünüyorduk.
"Ee James. Adın bu demek. Seninle ilk kez tanışıyoruz. Ben Piper."
"Memnun oldum. Siz iyi insanlarsınız."
"Yalnız görünüyordun. Arkadaşın yok mu?"
"Yani...Pek sayılmaz. Biraz çekingenim."
O sırada bir içgüdüyle muhabbete girip o soruyu sormaya karar verdim.
"Hey James. Oyun oynar mısın?"Önce durup elindeki ekmeği bitirdi. Sonra kafasını kaldırıp yüzüme baktı
"Oynarım."
Daha fazla oyun muhabbeti devam ettirmek istemiyordum. Sosyal mekanda daha sosyal şeyler konuşmaya karar verdim.
"Ee Raven. Hani müzik klibi çekecektik? Senin taş erkek arkadaşında bizi bıraktığına göre James oynayabilir."
"Neden olmasın. Hadi bugün çekelim. Akşam üstü. Ne dersiniz?"
"Ne? Klip mi? Nasıl?"
"Ah James aramıza hoşgeldin."James arkadaş bulmanın mutluluğula gülümsemeye çalışsada konuşmalarımızın onu gerdiğini görebiliyordum. Bundan birkaç hafta önce ben de aynısını yaşıyordum.
...
"Hey ordakiler! Kampa geç kalmayın bir duyuru olacak."
Konuşan Evan'ın sesiydi. Ama Evan bizi görmemişti. O yüzden hiç tepki verip çaktırmadım. Hepimiz yavaşça kalkıp yiyecekleri toplamaya başladık. Sonra korumalarımızı takıp yola çıktık.Kampa herkesden sonra varmıştık. Henüz Luke ortalıklarda görünmüyordu. Açıkcası merak etmiştim. Sonuçta herşey henüz bitmemişti ve ben Luke'u seviyordum.
"Sevgili öğrenciler. Öhöm. Umarım herkes buradadır çünkü.. Yarın bir geziye gidiyoruz"
Herkes meraklı bir şekilde haykırmaya başladı. Geziye mi gidecektik? Böyle karışık bir durumdayken ne yapabilirim bilmiyorum.
"Evet yarın sabah saat 6 da hepinizi burada bekliyorum. 3 günlük bir gezi olacak. Kampa gidiyoruz...Gerçek kampa! Aranızda izci olan var mı bilemiyorum. Yanınıza tüm ihtiyaçlarınızı almaya bakın. Sabah görüşürüz"
Piper çok heyecanlanmışa benziyordı. Sevinçle kolumu çimdiklemeye başladı. James ise biraz durgunlaşmıştı ve yanımızdan ayrılıp odasına çıktı.
"Raven duydun mu! İzci olucaz Raven izci! Küçükken şu kutuda naneli kurabiyelerden satardım. Rozetlerimi görmen lazım Raven"Piper'ın heyecanı bendeki acıları unutturmuştu. Kesinlikle gidiyorduk. Klibi de orada çekmeye karar verdik ve odamıza doğru yöneldik.
Kendi odamın kartını almak için Piper'ın odasına son kez uğradım.
"Eğer oradaysa, sakin ol. Onu sevdiğini söyle affettirmeye çalış kendini."
Ne yapmak istediğimden emin değildim. Kartı alıp odama yöneldim.Kapıya kartı geçirip açtığımda kapıda elinde valizlerle Luke'u gördüm.
"Görüşürüz"
-Devam Edecek-
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yalnız Başına
Teen FictionHiç kimseyle anlaşamayan. Kendinden başka kimsesi olmayan Raven hayata küsmüştü. Kimse ona adıyla seslenmezdi, sadece asosyal derlerdi. Hep alay konusu olur, hakaret edilirdi. Tek kaçışı oyunlarıydı, interneyti. Orda çokta tanımadığı birsürü arkadaş...