"Hadi sana bir limonata yapayım."
Luke'un gözleri parlıyordu. Teklifini kabul edersem burada saatlerce kalabilirdim. Yapmam gereken işleri hatırladım;
"O valizler kendi kendilerini hazırlamayacaklar beyefendi. Benimle bir gezintiye çıkmayı hala istiyorsan şimdilik gitmemi hoş göreceksin."
"Pekala siz bilirsiniz. Yardıma ihtiyacınız olursa buradayım"Gülümsedim. Beni uğurlamak için ayağa kalktı. Telefonumu son kez yokladım. Cebimdeydi. Kapıdan dışarı adım attığımda arkamı döndüm. Bir süre ne diyeceğimi bilemedim. Öyle güzel bakıyordu ki.
"Sonra görüşürüz prenses"Sırıtarak asansöre bindim ve el salladım.
Kapıyı açıp içeri girdiğimde annem ve babam bir telaş içinde gitme hazırlıkları yapıyorlardı. Taşınıyormuşuz gibi tüm fişler çekilmiş ve değerli eşyalar saklanmıştı. Bende bu curcunadan yüzümde kocaman bir gülümsemeyle ayrılıp odama geçtim.
Nereden başlamam gerektiğini bilmiyordum. Yıllardır dokunmadığım boş valizimi rafın üstünden indirip üstündeki tozları silkeledim. Daha sonra valizi açıp kıyafetlerimi dizmeye başladım.
Herşey çok siyah görünüyordu.
Ah evet! Yeni aldığım kıyafetleri nasıl unuturum. Hemen tüm yeni kıyafetlerimin etiketlerini kesip koyduğum siyah kıyafetlerle yer değiştirdim. Vay be. Çok renkli görünüyorlar. Tam da yaza yakışır bir şekilde.
Birkaç makyaj malzemesi, sandaletlet, kişisel bakım ürünleri derken ağzına kadar dolu valizimi yataktan zor indirdim. Çalışma masamın yanına gidip yanıma almam gereken başka şeyler varmı derken okulun parti ilanı gözüme çarptı. Evet yarın karne partisi vardı. Ayrıca Luke ile beraber gidecektim.
Herşeyimi kontrol ettikten sonra cebimde bir titreşim hissettim. Çıkarıp telefonuma baktım.Yine o.
Natethekiller55: Oyuna gelmek ister misin? Bir kişi eksik.
Natethekiller55: Pekala istersen mesaj at buradayım.Artık bu gizemli şahısın kim olduğunu öğrenmek istiyorum.
Moonlight35: Bana bak Nate, yada her neysen. Kim olduğunu söyleyene veya tanışma isteğimi kabul edene kadar oyun isteği atmassan sevinirim.
Görende beni aşırı sosyal zanneder. Normalde insanlarla sadece oyun oynamak için arkadaş olurum. Ama bu gizemli şahısın kim olduğuyla yakından ilgili gibi görünüyordum. Bakalım sonunda ne çıkacak.
Gözlüğümün üzerindeki çatlak gözüme fazla batmaya başladı. Partiden önce yapılması gerekenler listeme bunuda eklemeliyim.
Ding Dang Dong
"Selamlar küçük hanım. Hazırlıklarınız bitti mi?"
"Evet neredeyse. Sırada parti hazırlıkları var."
"İstediğin zaman gidebiliriz. Bu arada buyrun limonatanız. Yorulmuş ve susamış görünüyorsunuz."Limonatayı aldım ve bir şey diyemedim. Ne kadarda düşünceli. Cidden şuan ihtiyacım olan bir şeydi diyebilirim. Kendisinden sonra.
"Hadi hızlı olalım. Daha bugün seni çok yorucaz gibi görünüyor."
"Sen olmasaydın hala evde oturup kilo alıyor olacaktım sanırım."
"Ne demek, görevimiz,"Limonatayı içip bir yandan gülüşmeye bir süre devam ettik. Sonra üstümüzü başımı hiç değiştirmeden olduğumuz gibi evden çıktık. Hava açık ve güzeldi.
Mağazanın yolunu tuttuk. Yolda giderken bana biraz daha yaklaştı. Elini tutmamı istiyor gibiydi ama sadece koluna girmekle yetindim. Çekiniyordum sanırım. Tatlı bir çekingenlik.
Telefonum birden titreyince kolunu bırakmak zorunda kaldım. Yüzü asıldı ve hadi işini bitir ve yine gir, bakışı attı. Telefonu cebimden çıkardım;
Natethekiller55: Beni zamanla tanıyacaksın. Adım Nathan ama bana Nate diyebilirsin. Yarın son günüm bir oyuna girelim mi?
-Devam Edecek-
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yalnız Başına
Novela JuvenilHiç kimseyle anlaşamayan. Kendinden başka kimsesi olmayan Raven hayata küsmüştü. Kimse ona adıyla seslenmezdi, sadece asosyal derlerdi. Hep alay konusu olur, hakaret edilirdi. Tek kaçışı oyunlarıydı, interneyti. Orda çokta tanımadığı birsürü arkadaş...