Bölüm 37

192 29 1
                                    

"Görünüşe göre sadece ikimiz kaldık Raven."

İnce fırçamla resmimin son ayrıntılarını özenle bitirirken başımla onaylamakla yetindim. James sıkılmışa benziyordu. "Sıkıldıysan gidebilirsin"

James ayağa kalıp yanıma bir tabure çekti ve oturdu. "Sıkılmadım. Zaten dışarıda da yapacak bir şey yok." .Yaptıklarımı dikkatle izliyordu. Son dokunuşları da yaptıktan sonra fırçamı bırakıp ayağa kalktım ve geriye çekilip gururla eserime baktım. Bu gerçekten çok iyi olmuştu. James'de yanıma gelip baktı ve "İşte budur" diyerek gülümsedi. Sarılıp "Sen olmasan başaramazdım James, teşekkürler" dedim. "Bir şey değil canım"

Ayrıldığımızda atölyeye Carla girdi ve büyük bir mutlulukla "Boya kokularına bakarsak yeni şeyler çıkmaya başlamış ha?" dedi. Biraz yaklaşıp resmimi gördüğünde ise hayretle "Hatta bitmiş bile!" dedi ve sarıldı. " Bu mükemmel hayatım. Seni akademilerin sınavlarına sokmalıyız"

Gülümseyip "Daha bir senem var ama seneye gireceğimden emin olabilirsiniz." dedim. O anda aklıma James'e verdiğim söz aklıma geldi. Carla resmime hayranlıkla bakarken "Bu konuda James bana çok yardım etti. Bana fotoğraflar çekti çizmem için. Gerçekten mükemmel bir fotoğrafçıdır" dedim. Carla etkilenmişe benziyordu. James'e dönüp "Göster bakalım kameranı yakışıklı" dedi. James heyecanla kamerasını Carla'ya verip tepkisini görmek için yüzüne kilitlendi. Carla fotoğrafları teker teker geçerken çok güzel, mükemmel, vay canına gibi şeyler söylüyordu. James'i hiç bu kadar sevinçli gördüğümü hatırlamıyorum. Carla'nın her güzel cümlesinde James'in yüzündeki gülümseme büyüyordu. En sonunda kamerayı ona geri verip teklif etmeme kalmadan Carla "Fotoğraflarını sergimizde sergilemek isterim, tabii senin de izin olursa" dedi. James tereddütsüz "Çok sevinirim Bayan Carla!" diye bağırdı adeta. Carla gülüp "Sizin gibi yetenekli insanları gördüğümde içim bir hoş oluyor. Sizin gibilere ihtiyacımız var çocuklar" dedi. Küçük bir sohbetten sonra Carla çıkıp gitti. Yeniden James ile baş başaydık.

James bana bakıp "Sergi için biraz hazırlık yapsam iyi olur. Renklerle biraz oynarım belki. İyi çalışmalar Raven" dedi ve o da gitti. Tek başıma ne yapacaktım şimdi. Yeni bir tuval koyup önüne oturdum ve boş boş tuvale bakmaya başladım. Yeni bir resme başlayamayacak kadar yorulmuştum. Bitirdiğim resimdeki detaylar başımı çok ağrıtmıştı. Yerimden kalkıp koltuğa yattım ve telefonumdan bir şarkı açtım. Audrey'den mesaj gelmişti.

-Luke'la kızı hiç yan yana göremiyorum. Ayrılmış olabilirler ama zannetmiyorum. Bu işte bir şeyler var Raven sezebiliyorum. Araştırmaya devam edeceğim. Öptüm ^.^

Ne olabilir ki? Bu işi profesyoneline bırakmayı tercih ediyorum.

-Tamamdır ajan 007. Araştırmaya devam ;)

Tam telefonumu kapatacakken birden Evan aradı. Açtığımda "Günaydın güzellik" dedi ve gülümsedi. Daha yataktaydı ve yeni kalkmış olduğu gözlerinden ve dağınık saçlarından belli oluyordu. Dışarıyı gösterip "Sana da iyi geceler Evan" dedim. Bu zaman farkı çok sorun yaratıyordu ama başa çıkıyorduk. Evan yataktan kalkıp saçlarını düzeltir gibi yaptı ve balkona çıktı. "Nasıl gidiyor bakalım?"

"Sen gittin, Piper gitti. Fırçalarımla baş başayım"

Gülüp iç geçirdi. "Dün alış verişe çıktım ve sana bir sürü şey aldım Raven. Bir kısmını eve döndüğünde kargolarım."

Sevinçle "Yaşasın!" diye bağırdım. Gözüm saate kaydığında geç olmaya başladığını fark ettim. Ayağa kalkıp elimde telefonla Evan'la konuşurken atölyeyi kilitleyip barın yolunu tutum. Kafamı dağıtmam gerekiyordu. Bir içecek alıp çok kalabalık olmayan bir yere geçtim. Rüzgar hafif hafif saçlarımı savururken manzara çok güzel gözüküyordu. İçeceğimden bir yudum aldıktan sonra "Seni çok özledim" dedim. Gülümsedi. Bütün cevabı yüzünden okunuyordu. Beni tüm kalbiyle sevdiği belliydi. Gecenin geç saatlerine kadar konuştuk. "Biraz market alış verişi yapmam gerek Raven. Sende güzelce uyu"

Ekrana el sallayıp kapattım ve odamın yolunu tuttum. Kendimi yatağa attığımda derin bir oh çektim. Bütün gün resmimle uğraşmıştım ama değmişti. Tam tamına 5 gün kalmıştı. Ve yapmaya planladığım daha 2 resim vardı. Umarım yetiştirebilirim.

Telefonum titrediğinde elime alıp baktım. Audrey'den bir mesajdı.

-Seni arayabilir miyim? Çok acil

Cevap yazamadan ben onu aradım. Benim bir şey dememe kalmadan "Raven, Raven! Öğrendiklerime inanamayacaksın!" dedi. Heyecanı sesinden anlaşılıyordu. "Dinliyorum."

"Öncelikle kızın geçmişini araştırdım. Saçma sapan biri. Üniversiteyi kazanamamış, babasının parasıyla geziniyor. Çalışmıyor. Sadece arkadaşlarıyla gezinip para harcıyor. Garip olansa ikisini hiç bir arada görmedim. Luke çok dışarı çıkmıyor. Ailesiyle konuştum. Senden bahsettiğimde annesi bir anda patlayıp o fakir pisliğin adını ağzına bile alma! diye bağırdı. Neden diye sordum ve kadın benim çocuğum öyle alt tabakadan birileriyle hayatta olamaz, izin vermem! dedi. Kadın takıntılı Raven. Tahminimce Luke'u zengin ailelerin kızlarından birileriyle sevgili yaptırtmaya çalışıyor. Bizim şişme dudakta aynen onlardan. Yani tam emin olmasam da durum şunu gösteriyor; Luke senden ayrılmak istemedi, annesi ve babası zorları o da yapmak zorundan kaldı. Annesi ona bir kız buldu çünkü zengin arkadaşlarına oğlunun zengin olmayan biriyle olduğunu söylettiremezdi. Bunu herksin öğrenmesi içinde kızla Luke'u bir kere yan yana getittirip fotoğraflarını çekmeleri için adam tuttu. Luke'da baskıyla her yere biz sevgiliyiz imajı verdi. Yani anlayacağın tatlım. Luke'un seni hala seviyor olma olasılığı çok yüksek."

Ağzım açık kalmıştı, inanamıyorum. Bu kızın fikirleri yanlış olamazdı. Belki yanlış olabilirdi ama doğru olması daha yüksekti. Yanlış olması için dua etmeye bile başlamıştım. Tanrım lütfen, bu olamaz!

Audrey'ye verebilecek cevap bile bulamıyordum. Tam mesajlar bölümünden çıkmıştım ki bir mesaj daha geldi. Bu Luke'tan dı. Ayrıldığımızdan beri ilk kez mesaj atmıştı.

-Anlatmam gerekenler var. Lütfen dinle beni

-Devam Edecek-


Yalnız BaşınaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin