Telefonumu yanımdaki masanın üstündeki bir vazoya dayayıp açtım. Görüntü geldiği anda Evan gülümsedi. Sonra kaşlarını çatıp "Neredesin sen?" diye sordu. Elimdeki fırçaları gösterip gülümsedim. "Vay vay vay. Raven Parker sanat sektörüne adımını atmış bile"
Fırçamı boyaya batırıp tuvalime başladım. "Carla bir sergi düzenleyeceğini söyledi. Benimde tablolarımı istiyor. Çok çalışmalıyım Evan"
"Vay canına. Bakıyorum da ben gideli yol kat etmişiz"
Belirli yerleri bitirdikten sonra fırçamı peçetenin üstüne koyup telefonu elime aldım ve koltuklardan birine oturup bağdaş kurdum. "Sende durumlar nasıl bakalım?"
"Eve daha yeni girdim. Biraz dinlenip kolileri açmaya başlayacağım."
"Sevdin mi bari oraları?"
"Çok güzel bir yer, tek sorun hava biraz dengesiz. Çokta sıcak olmuyor biraz önce yağmur yağdı"
Biraz daha muhabbet ettikten sonra tablomu yetiştirmem gerektiğini anlatıp kapattım. Daha sonra tekrar arayacaktım. Tuvalin önüne geçip odaklandım.
...
Tuvalimi bitirdikten sonra duvara dayayıp iyice baktım. Kötü sayılmazdı ama pekte içime sinmemişti. Daha yeni fikirler bulmalıydım. Çantamı takıp dışarı çıktım ve arkamdan kapıyı kilitledim. Kumsala doğru yürürken James'i gördüm. Eğilmiş bir şeyin fotoğrafını çekmeye çalışıyordu. Yanına gidip "Selam" dedim. Birkaç saniye cevap vermedi. Fotoğrafını çektikten sonra kameranın kayışını eline dolayıp derince nefes aldı ve "Selam" dedi. "Fotoğrafçılıkla uğraştığını bilmiyordum"
"Salak insanlardan uzaklaşmama yardım ediyor. Beni evden çıkarabilen tek şey bu. İstersen bakabilirsin" dedi ve kamerasını uzattı. Alıp incelemeye başladım. Mükemmel yakalanan fotoğraflar vardı. Renklerin uyumu müthişti. Hayretle ona bakıp "Sana bir teklifim var" dedim. "Sen bana güzel fotoğraflar çek. Bende çizeyim"
Başını biraz yana yatırıp "Peki bundan benim çıkarım ne olacak?" dedi. "Fotoğraflarını sergiye çıkarttırırım."
Kısa bir süre düşündükten sonra "Anlaştık" dedi. "O zaman yola koyulalım ortak"
Kaşlarını çatıp "Şimdi mi?" diye sordu. Yürümeye başladım. O da geliyordu. Yanımda boya kalemlerimde vardı, hazırdım. "Şelalenin oraya gidelim diyorum."
"Sen nasıl istersen"
Şelaleye vardığımızda sırtımı bir ağaca dayayıp oturdum ve çantamdan kalemlerimle defterimi çıkardım. James'de fotoğraflar çekmeye başlamıştı bile. Kulaklıklarımı çıkardım ve şarkı listemi açtım .Sonrada yeni bir sayfa açıp şelaleyi çizmeye başladım. Gölgelendirmelere çok dikkat ediyordum. Arada parmaklarımı kullanıp kalemi dağıtıyordum. Şarkının ritmiyle hafif hafif sallanırken resmime devam ettim. Güzel oluyordu. Resmimi bitirmeme yakın James yanıma oturdu. Kulaklıklarımı çıkarıp müziği kapadım. "Nasıl geçti?"
Gülümseyip "Buraya gelmek gerçekten çok güzel bir fikirmiş. Mükemmel kareler yakaladım Raven." dedi, sonra ekranı bana doğru çevirip çektiklerini göstermeye başladı. Çok güzellerdi. "Sen harikasın James. Bunların hepsini akşam bana gönder tamam mı?"
"Hallolmuş bil ortak"
Ayağa kalkıp elini uzattı ve "Şelalenin yanına geçte senide çekeyim" dedi. Elini tutup ayağa kalktım, "Beni güzel gösterecek bir açıdan çek" dedim ve güldüm. "Sen her açıdan güzelsin"
Utanmıştım, birazda garibime gitmişti ama "Evan çok şanslı çocuk. Çok yakışıyorsunuz" dediğinde rahatladım. Şelalenin karşısına geçip bağdaş kurarak oturdum ve meditasyon yapıyormuş gibi poz verdim. "Gerçekten manyağın tekisin Raven" dedi ve kahkahayı bastı. "Ömrün boyunca benim gibi bir fotomodel bulamazsın haberin olsun"
![](https://img.wattpad.com/cover/76885513-288-k356338.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yalnız Başına
Novela JuvenilHiç kimseyle anlaşamayan. Kendinden başka kimsesi olmayan Raven hayata küsmüştü. Kimse ona adıyla seslenmezdi, sadece asosyal derlerdi. Hep alay konusu olur, hakaret edilirdi. Tek kaçışı oyunlarıydı, interneyti. Orda çokta tanımadığı birsürü arkadaş...