28. Bölüm

1.9K 75 6
                                    

"Şurası da boş kalmış."

"Tamam güzelim, bekle. Ekeriz oraya da."

"Hadi ama ben iki sıra bitirdim nerdeyse" diye hayıflandım çamurlu ellerimi bir yere sürmemeye çalışırken. "Kollarım ağırdı."

"Annenin karnında dokuz ay kaldığına emin misin Deniz?" diye sorunca anlamsızca ona bakmaya başladım. "Biraz sabret, geliyorum."

"İyi, benden bu kadar o zaman" dedim sinirle ayağa kalkıp. Uyuz. İlla beni sinir edecek. Bir saattir burda çiçek ekmekle uğraşıyoruz.

Her ne kadar vicdanım babama yalan söylemek konusunda rahat etmese de anneme mesaj atmak şartıyla kabul etmiştim burda kalmayı. Annem de ilk karşı çıksa da birazcık yalvarışımla kabul etmişti. Ama yaramazlık yapmamamız konusunda da fazlasıyla açık bir dille uyarmıştı.

"Öyle kaçıp kurtulamazsın küçük hanım." Bir anda kendimi Özgürün poposuna bakarken bulunca dudaklarımın arasından istemsizce bir çığlık kaçmıştı.

"Ya indir beni" dedim bir yandan gülerken.

"Çiçek ekelim dedin, şimdi öyle kaçmak yok" dedi beni geri çiçeklerin önüne indirirken. Yüzümdeki gülümsemeyi silmeye çalışarak kaşlarımı çattım. Bu sefer o gülümseyerek tek elindeki eldiveni çıkarıp gözümün önüne gelen saçımı kulağımın arkasına attı. "Çatma o kaşlarını, çok çirkin oluyorsun."

"Sensin çirkin" dedim kaşlarımı daha fazla çatarak. Uzun zamandır duymayı özlediğim kahkahasını atarak belimden kavradı. "Hem o kadar çirkinsem niye burdasın? Gitsene."

"Çirkin seviyorum demek ki" dedi tekrardan saçlarımı geriye atarken. "Hem sen evlenince kendini salarsın da. Kimse bakmaz sana, sadece bana kalırsın."

"Seninle evleneceğimi nerden biliyorsun?" dedim tek kaşımı kaldırarak. Asıl amacım evlenme konusunu açınca kalbimde oluşan atışları hafifletmekti. Elimde olsa ve kalbimi görsem ona daha sakin davranmasını söylerdim. Sanki bir şeyden kaçıyormuş gibi nefes nefeseydi.

"20 yaşında bir adam seninle evleneceğini söylüyorsa ve o adam bensem, yaparım" dedi kendinden emin bir sesle. Kıskanç Özgürü sevdim sanki ben.

"Ya ben istemezsem..."

"Yok öyle bir şansın kızım" dedi bir anda öküz haline dönerek. "Ben istiyorsam olacak. Adamın sinirlerini bozma. Kaçırırım, yine de evlenirim seninle."

"Yok artık" dedim daha fazla dayanamayıp gülerken. Çamurlu elimi kaldırıp yüzüne sürdüm. "Şebeksin."

"O ne lan öyle, şebek falan?" dedi yüzünü buruşturup.

"O ne be öyle, lan falan?" dedim ben de onun gibi yüzümü buruştururken. "Hadi bitirelim şunları da yemek yiyelim. Acıktım."

"Önce bir kere öpsem?" dedi bakışları dudaklarıma kayarken. Başka bir şey demesine izin vermeden dudaklarına küçük bir öpücük kondurdum. Geri çekilip gülümseyerek çiçeklere döndüm. "Anlamadım ben bundan bir şey."

"Bu aralar çok geç anlıyorsun" dedim sırıtarak. Kaşlarını çatarak kuyuları açmaya devam etti.

"Bir dahakine kaçırmazsam ne yapacaksın bakalım?" diye homurdandı bana bakmadan. Gülmemek için dudaklarımı ısırsamda gerçekten ne yapacağımı bilmiyordum. Ya bugünkü davranışımı geri çevirmeseydi, ne olacaktı o zaman? Belki de geri çevireceğini bildiğim için öyle bir davranışta bulunmuştum.

Omuz silkip çiçekleri ekmeye devam ettim. Ömer abiye sormadan bahçesindeki çiçekleri yenilemiştik ama umarım bana kızmazdı. Çünkü bütün bunlar benim başımın altından çıkmıştı. Ayrıca geri döndüğümde kazanmam gereken bir işim de vardı.

Adını Sen Koy 2Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin