11. Daha On Yedi

248 25 22
                                    



Sinirli adımlarla büfedeki sıraya geçtiğinde arkasından gelen adamı fark etmemişti.

"Eylül, neyin var?"

Ozan'ın endişeli sesini duyduğunda yan tarafına gelmiş olan adama bakıp gülümsemeye çalıştı.

"Mısır almak istemiştim." dedi ağzında gevelerken. Bir yandan da hafifçe sırayı işaret etti. Aslında mısır istediğinden değildi, zaten yeni yemek yemişti ama Duygu ve Soner'e karşı köpek yavrusu gibi gösterilen yere hemen oturmadığını göstermek istemişti o kadar. Tabi film süresince yanlışlıkla(!) Duygu'nun üzerine mısır ve kola dökme fikri de hoşuna gitmişti.

Ozan, güzel James Dean bakışlarıyla genç kadını süzerken hala endişeliydi.

"Yemeğe geldiğinden beri huzursuzsun. Seni rahatsız eden bir şey mi var?"

"Biraz rahatsızım." diye yalan söyledi. Bir şey yok, dese inanmayacağını biliyordu. "Yorgunluktan herhalde." Gülümseyerek eklemişti. Ozan'ın yüz ifadesi yumuşadığındaysa bu sefer başarılı olduğu için sevinmişti. Genç adam önlerindeki çift içeceklerini alıp uzaklaşırken büfedeki çalışanı bile hayran bırakacak şakacı bir gülümsemeyle Eylül'ün omzunu sıvazladı.

"Geceleri benim yüzümden çok yoruluyorsun, değil mi?"

Genç kadın gözleri kocaman açılırken bir patronuna bir de görevliye baktı. Büfedeki kız gülmemeye çalışarak başını öne eğdiğinde Eylül yerin dibine girmek istiyordu. Kız kim bilir ne düşünecekti.

"H-hiç de değil." dedi ama sonra bunun ne anlama geldiğini hatırlayıp panikledi. "Yani evet!"

Fakat bu daha kötü gözükmüştü. Kasada bekleyen kız artık kıkırdamasını bastıramıyordu. Eylül son bir gayretle "Hayır!" diye bağırdı.

"Restoranda fazladan çalışmak beni hiç mi hiç yormuyor Ozan Bey."

Restoran, çalışmak ve Ozan Bey'i özellikle vurgulamıştı. Yanlış anlaşılmayı gidermek için uğraşırken karşısındaki yakışıklı adam hiçbir çaba sarf etmiyordu. Çalışan kız, kıkırdamayı kesip siparişlerini sorduğunda hala gülümsemekteydi. Eylül'ünse kaşları her zamankinden fazla çatılmıştı. Ozan, büfeyi fazla meşgul etmek istemediğinden Eylül'e ne istediğini sordu. Onun ve içeridekilerin siparişlerini çalışana sıralarken genç adam hınzırca sırıtıyordu. Mısırları hazırlanırken Ozan ödemeyi yapıp yeniden yanındaki çatık kaşlı çalışanına döndü.

"Merak etme sadece bir hafta daha böyle devam edecek. Yarışmadan sonra izinlisin, söz veriyorum."

Eylül hafifçe gülüp başını salladı.

Önlerine altı tane kutu içecek, bir şişe su, bir büyük kova mısır ve bir küçük paket mısır konulduğunda bunları içeri nasıl götüreceklerini düşünmeden edememişti. Ozan'ınsa bunu dert ediyor gibi bir yanı yoktu. Suratında hala eğlenen bir ifadeyle içeceklerin birkaçını mısır kovasının üzerine, mısırların arasına yerleştirdi. Kalanları da eliyle göğsü arasına sıkıştırırken Eylül'e kendi mısırını ve su şişesini almasını söyledi. Eylül denileni yapıp şaşkınlıkla Ozan'a bakmaya devam etti. Genç adam onun bakışlarının anlamını çözmüş olmalıydı.

"Bir ara, garsonluk yapmıştım." diye açıkladı mısır kovasını hafifçe kaldırarak. Eylül bunun garsonlukla ilgisini olduğunu sanmıyordu. Duygu bile hepsini, tuz ve yağ ile kaplanacak içecek kutularına neden olmayacak daha iyi bir yöntemle taşırdı ancak bunu ona söylemeyecekti.

Gece Yarısı Şarkısı Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin