İçeri girdiğinde, birkaç gün çıkmamak üzere yatağına girme hayalini gerçekleştiremeyeceğini anlaması uzun sürmemişti.
Canan Hanım ve Sinan Bey tamamen anlaşılabilir şekilde, küçük kızlarını coşkuyla karşılamışlardı. Eylül, onların neşesi bu kadar yerindeyken surat asamazdı. Bu yüzden, aç olmamasına rağmen, kendine çeki düzen verip annesinin hazırladığı yemek masasına oturmuştu.
Canan Hanım'ın her zamanki gibi lezzetli olan yemeklerini yerken anne babasının geçen birkaç ayda biriktirdikleri anıları dinlemiş ve elinden geldiğince karşılık vermeye çalışmıştı. Kendisinden ise çok az bahsetmişti. Normalde de pek konuşkan olmadığı için ailesi bu durumu yadırgamış görünmüyorlardı. Elbette genç kadının, anne babasını tanıdığı kadarıyla, bir sorun olduğunu anladıklarını ona belli etmiyor olma ihtimalleri daha yüksekti.
Eylül iç çekme isteğine karşı koyarak yan tarafındaki tekli koltukta oturan babasına baktı. Yemekten sonra Sinan Bey gözlüklerini takmış, yeni oyuncağıyla ilgilenmeye başlamıştı. Küçük taşları dikkatlice birbirine yapıştırırken bir yandan da hastanenin acil bölümünün nasıl birbirine girdiğiyle ilgili bir anısını anlatıyordu.
Genç kadın babasını ve hastane anılarını özlemişti özlemesine ama geçirdiği günün ardından aklını toparlamakta zorluk çekiyordu. Her zaman adını duyduğu doktor ve hemşirelerin bile kim olduklarını ayırt etmeyi becerebildiği söylenemezdi. Yine de anlayabildiği kadarıyla güldü ve yorum yaptı.
Annesi favori televizyon programının karşısında çayını içerken kızı evden hiç ayrılmamış gibi davranıyordu. Eylül onların, konuşamadan Eskişehir'e kaçtığı Murat meselesini hiç açmamasına sevinmişti.
Birkaç ay önce babası onu zorla içeri soktuktan sonra Eylül hiçbir açıklama yapmadan odasına çekilmişti. Aynı hafta içinde işini bırakıp, biraz dinleneceğini söyledikten sonra ablasının yanına gitmişti. Günlerce süren sessizliğinden sonraki ilk ve son konuşması da bu olmuştu. Eylül evden mutsuz ayrılmış ve mutlu rolü yaparak geri gelmişti. Muhtemelen kızlarının depresyonda olduğunu düşünüyorlardı.
Kendi kendine gülümsedi.
Oysa o zamanki kırgınlığıyla şimdiki tamamen farklı şeylerdi. Genç kadın, en azından şimdi daha güçlü olduğuna inanıyordu.
Bunu bilmek bile yeterliydi ama yine de ufak bir burukluk hissediyordu ve nedeninin Soner olduğunun farkındaydı. Ama nedense bu sefer, öncekinden daha önemli bir şeyi kaybetmiş gibi hissediyordu. Bir yandan da onu yeterince tanımadığını biliyordu. Bu yüzden de kırgınlığına rağmen hedefine tutunmayı seçmişti zaten.
Bir anda babasını dinlemeyi tamamen bıraktığını fark etti ve başını iki yana sallayarak kendine gelmeye çalıştı. Bu düşünceleri aklında çevirip durmayı bir kenara bırakmalıydı. İşe dönmeden önce, ailesiyle geçireceği birkaç kısa günü vardı.
Hoş, bir ay sonra zaten işi bırakıp evine dönmüş olacaktı ya...
Babası, gazlı bezi neredeyse ameliyat hastasının içinde unutan asistandan bahsederken kızının dikkatinin dağıldığını fark etmiş olacak konuyu uzatmadan bitirdi.
"Böyle leyla doktorlarım olduğu sürece bende anılar bitmez. Sen git yat hadi. Yorulmuşsundur bütün gün."
Eylül ona minnetle bakıp gülümsedi. Babası her zaman ailedeki en anlayışlı ve sevecen kişi olmuştu.
İkisine de iyi geceler diledikten sonra üst kata, odasına çıktı.
Üzerini değiştirdikten sonra balkon kapısını açıp, soğuk gece havasına adım attı. Küçük balkonda, ufak bir masa ve iki sandalyeden başka bir şey yoktu. Evlerinin ahım şahım bir manzarası yoktu, birkaç ağaç ve yüz metre ilerideki diğer evlere bakıyordu ama yazın masada oturup temiz hava almayı severdi. Gerçi o kış gecesinde hava oldukça soğuktu ama Eylül bazen, uyuyamayacak kadar yorgun olduğunda, biraz serin havanın gevşemesine yardım ettiğini fark etmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gece Yarısı Şarkısı
RomansPerspektif2016 - Romantizm #1 -Benim ruhum buna mı benziyor yani? Cevap vermeden genç kızın suratına baktı. Bu 'evet' demekti. -Ama bu bir elektrikli bisiklet! Hem de erimiş mandalinalı dondurma renginde. -Evet. Can sıkıcı şekilde ağırbaşlı ama ara...