15. 'Tül Tarlatanlı' Madonna

213 27 7
                                    



Eylül taksiden inip apartman kapısını açtığında gülümsediğinin farkında değildi.

Mutfakta, Soner onun homurdandığını duyduğunu söyledikten sonra zaten kızarık olan suratı iyice kızarmış, paniklemişti. Hiçbir şey söylemeden işlerini bitirmiş, hazırlanmış ve restorandan dışarı çıktığında genç adamı kendisini beklerken bulmuştu. Tek kelime etmeden, sadece boğazını temizleyerek yanından geçtiğinde genç adamın kısık sesli gülüşünü duymuş ama bozuntuya vermemişti.

Soner, kapıları kilitlerken Eylül de caddeden geldiğini gördüğü ve yavaşça geçip gideceğini düşündüğü taksinin, tam önünde durmasına şaşırmakla meşguldü. Bisikleti, hala kara saplanmış halde restoranın duvarına dayalıydı. Devam eden kara bakılırsa, o gece de ona binemeyeceğini biliyordu zaten ama kendisi çağırmadan taksiyi önünde görmeyi de ummamıştı.

Arkasından "Ben çağırdım." diye seslenip kendisine doğru gelmekte olan Soner'e baktı kısa bir süreliğine. Uzun boylu adam yanından geçip aracın ön kapısını açmış, taksiciye Eylül'ün evinin adresini verdikten sonra kapıyı geri kapatmış ve nihayet arkasında dikilen genç kadına dönmüştü.

Aracın arka kapısını onun için açarken Eylül kendini onun soğuktan hafifçe kızarmış burnuna bakıp gülümserken bulmuştu.

"Huysuz olduğunu düşündüğün biri için çok fazla şey yapıyorsun, Elektrik Direği."

Genç adam "Üzerine alınma güzelim." demişti sahte bir alaycılıkla. Eylül'ü hafifçe belinden itip arabaya bindirmiş, kapıyı kapatıyordu.

"Gecenin bu saatinde ve yollar bu haldeyken, kasksız yolcu taşımaktan ceza yemek istemediğim için yapıyorum."

Eylül'ün midesinin heyecan ve mutlulukla kasıldığını hissetmişti.

Soner, önceki gece istediği şeyi yapıp Duygu'nun kullandığı kaskı atmıştı ve Eylül, şakacı yönünü çok sevdiği genç adamın bunu ona söyleme şeklinin bu olduğunu biliyordu.

Merdivenleri çıkarken gülümsemeye devam etse de tuhaf bir çekingenlik de hissetmeye başlamıştı. İstanbul'da kurduğu sıkıcı ve bunaltıcı hayatından kopup buraya geleli birkaç ay olmuş olsa da artık her şey o kadar iyi gidiyordu ki, Eylül kiraz çiçekleriyle bezenmiş gibi görünen bu yolda köşeyi döndüğünde kötü bir şeyle karşılaşmaktan korkuyordu.

Kısacık bir sürede insanın hayatı yoluna girebilir miydi? Birkaç haftadır tanıdığı birinden hoşlanıp onunla yakınlaşması ne kadar doğruydu? Soner ondan hoşlandığını söylüyordu ama o da kendisini, onun Soner'i tanıdığından daha uzun süredir tanımıyordu. Eylül, genç adamın duygularının gelip geçici olabilme ihtimalini bildiği halde ona neden bu kadar güvendiğini bilmiyordu. Eylül onun duygularını kabul edebilirdi ve Soner de iki gün sonra, çok tanımadığı bu kadının kalbini rahatlıkla kırıp gidebilirdi. Murat ile uzun sayılabilecek bir ilişkisi olmuştu fakat bu, sonunun kötü bitmesine engel olmamıştı. Aynı şey tekrar olabilirdi.

Sıkıntıyla derin bir nefes aldı ve anahtarını çevirip evin kapısını açtı.

Evin içinden ufak tıkırtılar geliyor ve salondan cılız bir ışık yayılıyordu. Nisan eve iş getirmiş olmalıydı. Kapıyı sessizce kapattı ve muhtemelen uyumuş olan eniştesini uyandırmamaya çalışarak salona, ablasının yanına gitti. Tahmin ettiği gibi güzel kadın kızıl saçlarını tepesinde toplamış, Tinkerbell Yeşili çiçekli sabahlığıyla salondaki büyük yemek masasında, kapıya arkası dönük şekilde oturuyordu. Elinde yine Eylül'ün Sürtük Moru dediği elbisenin kumaşını tutuyor ve dikişlerini kontrol ediyordu. Köşedeki lambanın ışığında incelediği işten memnun olmuş şekilde diğer bir parçayı kumaşlara ekleyip dikiş makinesine yerleştirdi.

Gece Yarısı Şarkısı Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin