Daha dönüp, içeri kimin girdiğine bakamadan, odadaki Duygu'ya ait olmadığından emin olduğu öfkeli bir ses duydu.
"Sakın kolunu çatlattığını söyleme bana."
Eylül tişörtünün üstüne siyah önlüğünü geçirirken, suçlu bir ifadeyle, arkasındaki Ozan'a döndü. Duygu da yerinden kalkmıştı. Genç garson, yaklaşık bir metre uzağında duran patronuna doğru bir adım attı.
"Ozan Bey, geçen gün..."
Ancak onun heyecanlı sesi, Ozan'ınkiyle sabırsızca bölünmüştü.
"Duygu, seni daha sonra dinleyeceğim. Biraz izin verir misin?"
Sesi normaldeki yumuşak tondan biraz daha yüksek çıkmıştı.
Eylül ikisi arasındaki konuşmaya karışmadan üstünü giymeye devam ediyordu. İçinde onun yine Esra'yı şikayet edeceğine dair güçlü bir his vardı. Bir süredir güzel şef ve garsonun araları son derece gergindi. Mutfaktaki sorumsuz davranışları yüzünden kendisi Esra'yı haklı buluyordu ama yine de bu soğuk savaşın içinde olmadığına memnundu.
Duygu, gözünden kaçmayan bir oflamayla odadan çıkınca Eylül hatasını affettirmeyi umarak güldü.
"Önemli bir şey değil, acımıyor bile." dedi çabucak. Kolunun çatladığını düşünmüyordu. Tabi sok kısmı yalandı, kolu biraz acıyordu ama patronunu yarışma öncesinde tedirgin etmek istemedi.
Ozan elini yüzüne götürdü ve parmaklarıyla burun kemerine bastırdı. Gerçekten sabrı taşmak üzereymiş gibi görünüyordu. Gerçi onu suçlayamazdı. Hatta durumunu anladığı bile söylenebilirdi. Genç olmasına rağmen iki restoranı vardı ve çoktan bir televizyon programına çıkmıştı. Bu, yaşına rağmen fazlasıyla büyük bir sorumluluk almak demekti. Bütün hayatı İstanbul-Eskişehir yolunda geçiyor gibiydi. Kendini tek bir şeye yüzde yüz verememek onu her gün biraz daha huzursuz ediyordu. Ne İstanbul'daki restoranında ne de Eskişehir'de üç günden fazla kalabiliyordu. Yarışmayı kazanmak ya da kaybetmek işini de etkileyecekti. Ve Eylül tahmin ediyordu ki en büyük sorunu nişanlısı konusunda yaşıyordu. Onu doğru düzgün görememesi bir yana, bir de Esra'nın soğuk ve sert karakteri yüzünden diğer çalışanlardan şikayetler alıyordu.
Üstüne Eylül'ün yaralanması eklenince, yarışmayı kazanmak isteyen şefin sinirlenmesi son derece normaldi. Genç kadın o sırada onun kendisine bağıracağından tamamen emindi. Normalde haksız yere azar işitmekten hoşlanmazdı ama hem daha dikkatli olması gerektiğini bildiği için, hem de Ozan'ın üzerindeki baskıyı anlayabildiğinden, onun bütün sözlerini sineye çekmeye hazırlandı.
Ama patronu ona bağırmadı.
Elini yüzünden çektikten sonra yorgun bir ifadeyle genç kadına doğru yürüdü ve üniformanın kolunu yukarı kaldırıp şişliği incelemeye başladı.
İşe başladığı ilk günlerde olsa bu dokunuş Eylül'ü heyecanlandırırdı muhtemelen. Ama hiçbir şey hissetmedi. Zaten kalbi artık başka biri yüzünden hızlanıyordu.
"Kırık ya da çatlak değil, merak etmeyin." dedi Eylül kolunu biraz geri çekerek. "Neredeyse her kış böyle şeyler yaşarım. Kırıklar ve çatlaklar konusunda uzman sayılırım." Omzunu silkmişti. "Sadece üzerine düştüğüm için böyle görünüyor."
Ozan geri çekildi. Okyanusun Kalbi mavisi gözlerinin altındaki siyahlıkları daha önce fark etmemişti ama onun gerçekten yorgun olduğunu şimdi daha iyi anlayabiliyordu. Bir an önce sorunlarından kurtulmasını diledi. Yapabileceği bir şey olsa daha iyi olurdu tabi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gece Yarısı Şarkısı
RomancePerspektif2016 - Romantizm #1 -Benim ruhum buna mı benziyor yani? Cevap vermeden genç kızın suratına baktı. Bu 'evet' demekti. -Ama bu bir elektrikli bisiklet! Hem de erimiş mandalinalı dondurma renginde. -Evet. Can sıkıcı şekilde ağırbaşlı ama ara...