Yıldızları görebiliyordu.
Çok geçmeden onların, yüzüne değen kar taneleri olduğunu fark etti. Küçük buz taneciklerinin soğuk dokunuşu poposunu ve dirseğini etkisi altına alan ağrıyla ve küçük düşme duygusuyla birleşince, genç kadın fena halde çığlık atma isteğiyle dolmuştu.
"Eylül?"
Soner'in yükselen sesini duyunca kendine geldi.
Tam Soner'i öpmek üzereyken ayağı kayarak sırt üstü düştüğüne inanamıyordu. Bu, yanlışlıkla mutfakta işe girdiği günkünden bile daha büyük bir trajediydi.
Gerçi restorana girmesi iyi sonuçlanmıştı ama bu sefer, ne yazık ki işleri fena batırmıştı.
Soner'in hızlı ve sert adımlarını duyup, bakmakta olduğu karlı gökyüzü manzarasını onun endişeli yüzü böldüğünde ellerini kaldırıp yüzünü kapatmak istedi. Mümkünse yerdeki kar birikintileri arasında kaybolmak ve çok geçmeden de unutulmak.
"Eylül, iyi misin?"
Endişeyle kasılmış suratına rağmen onun mükemmel göründüğünü düşündü. İlk tanıştıkları zaman ona tuhaf ve sıradan gözüyle baktığına hala inanamıyordu. Hafif kemerli burnunun kenarlarıyla esmer yanakları yine kızarmaya başlamıştı. Parmağını uzatıp, soğuğun etkisiyle gerginleşen geniş ve kıvrımlı dudaklarına, keskin çene hattına, hatta eriyen karla ıslanmaya başlamış saçlarına dokunmak istiyordu ama olası bir öpücüğü mahvetmişken bunu yapamazdı.
Soner, yanında diz çöküp ona yardım etmeye çalışırken, ağrımayan dirseğinden güç alarak doğruldu. Sersemlemiş hissediyordu. Poposundaki acı biraz arttı. Yüzünü buruşturdu ama iyi olduğunu onaylarcasına başını salladı.
"Cidden inanılmazsın." dediğini duydu genç adamın onaylamaz bir sesle. "Nasıl başarıyorsun, anlamıyorum."
Kaşlarını çatmıştı. Eylül ne zaman bir sakarlık yapsa sinirleniyordu zaten. Bir süredir hissetmediği karşı çıkma duygusu kontrolü ele alınca öfkelenmeye başlayarak homurdandı.
"Canım öyle istediği için düştüm sanki. Her yer buz."
Soner gözlerini devirdi. Güçlü kollarından birini ufak tefek kadının dizlerinin altından geçirmişti bile. Diğeriyle de belini sıkıca kavradı ve Eylül bu sefer gerçekten ayağının yerden kesildiğini hissetti. Aniden havalandığında, düşmemek için sağlam kolunu onun boynunun arkasından geçirdi.
"Kendim yürüyebilirdim." diye söylendi asık suratıyla. Zaten, mesafe yirmi metreden fazla sayılmazdı. Aşırı bir ağrısı da yok gibiydi.
"Az önceki gibi mi? Eminim yürürdün." derken dudaklarının kenarı alayla yukarı kıvrılmıştı.
Eylül, Poly'nin huysuzluğunu aratmayan bir hıhlama bıraktı.
Genç adamın buzla ya da kucağındaki ağırlıkla bir sorunu varmış gibi görünmüyordu. Yere bir gün onun kadar sağlam basıp basamayacağını merak etti. Ama çok sürmedi. Zaten yüzü onunkine bu kadar yakınken pek de düşüncelerine odaklanamıyordu.
"Yüzümde bir noktanın eridiğini hissedebiliyorum."
Tam, kapıya vardıklarında onun sözlerini taklit etmişti. Eylül'ü yavaşça yere indirirken genç kadın gözlerini devirdi. Ayakları tekrar, daha güvenli olan kar birikintisine basınca üzerini silkelemeye başladı.
"Kaskın kafanda olduğu için şanslıymışız."
Sağ elinin işaret parmağını hafifçe kaskın üzerinde tıklattı. Eylül üzerini silkelemeyi bırakmak zorunda kalmıştı. Üzerindeki giysiler ve kaskıyla çok aptal görünüyor olmalıydı. Aceleyle, pırıldayan kaskı kafasından çıkarıp, koluna astı. Parmaklarını saçlarının arasından geçirirken, koyu renk dalgaların çok kötü bir durumda olmamalarını umuyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gece Yarısı Şarkısı
RomancePerspektif2016 - Romantizm #1 -Benim ruhum buna mı benziyor yani? Cevap vermeden genç kızın suratına baktı. Bu 'evet' demekti. -Ama bu bir elektrikli bisiklet! Hem de erimiş mandalinalı dondurma renginde. -Evet. Can sıkıcı şekilde ağırbaşlı ama ara...