Ayrılmadan önce ona bahsedeceği bir şey daha vardı. Kötü olmayan, kendi hayatıyla ilgili önemli bir kararı anlatacaktı. Destekleyeceğinden emin olduğu, hatta onun adına sevineceği bir karardı.
Ama, aklındakileri ona söylediğinde aldığı tepki destekleyici olmaktan epey uzaktı.
Soner onun anlattıklarını dinlerken oturuşunu düzeltmiş ve ciddi bir ifadeyle arabanın ön camından dışarıyı izlemeye başlamıştı.
"İyice düşündün mü?" demişti sonra da heyecandan yoksun bir sesle. "Belki daha iyi bir şeyi gözden kaçırıyorsundur."
Eylül kesinlikle böyle bir tepki beklemiyordu. Onunla gurur duyacağını hatta belki birazcık da sevineceğini ummuştu. Bir anda hevesinin kırıldığını hissetmişti. Çok doğru bir karar verdiğini düşünmüştü ama şimdi böyle bir tepki gördüğü için kendine inancı da sarsılıyordu.
"Ne demek istiyorsun?" demişti düz bir sesle.
Soner kafasını koltuğunun arkasına yatırıp seslice iç çekti. Eylül onun söyleyip söylememekte kararsız kaldığı bir şey olduğunu görebiliyordu. Genç adam duruşunu düzeltti ve tekrar ona doğru hafifçe döndü.
"Eylül, şef olma isteğine çok sevindim ama..." Sanki doğru sözcükler arabanın içinde bir yerlerdeymiş gibi gözleri etrafı tarıyordu. "...çok acele bir karar olmadı mı?" dedi gözlerini genç kadına çevirip. Eylül'ün kaşları hayal kırıklığıyla havaya kalktı. Hayatı hakkında yeterince geç kaldığını düşünüyordu oysa... Soner hala kelimeleri özenle seçmeye çalışarak konuşuyordu. "Sunny'de biraz daha deneyim kazanıp daha iyi bir okula, bir aşçılık okuluna başvurabilirsin. Hem..." tekrar duraksadı. "...bu kadar çabuk ayrılmak istiyor musun gerçekten?"
Eylül ayrılık kelimesini duyunca hafifçe irkildi ama belli etmedi. İşte asıl meseleye gelmişlerdi.
Ayrılmayı o da istemiyordu, İstanbul'a döndüğünde ayrılacaklarını da düşünmemişti zaten. Birbirlerini ziyaret ederek ilişkilerini sürdürebileceğini sanıyordu ama anlaşılan karşısındaki adam uzak mesafeli ilişkilere pek sıcak bakmıyordu. Ayrıca Soner'in Eskişehir'de kalıp hiçbir şey yokmuş gibi ilişkilerine devam etmelerinin, Eylül'ün gözden kaçırdığı 'daha iyi fırsat' olduğunu ima etmesi de son derece beklenmedikti.
Biraz kalbinin kırıldığını inkar edemeyecekti. Biraz da öfkelenmişti. Soner'in, kalmasını sağlamak için ayrılmayı öne sürecek biri olduğunu düşünmemişti. Gerçi Eylül onu suçlayamazdı. Kısacık bir süre beraber olduktan sonra onun için beklemesini istemek de doğru olmazdı. Aynı durumda kendisi olsa, o da bekleme sözü veremezdi muhtemelen.
Dudaklarını birbirine bastırıp başıyla onu onayladı.
"Evet, haklısın." dedi ve elini yan tarafa götürüp emniyet kemerini çözdü. "Eğer evime geri döneceksem, ayrılmamız gerekecek." Çantasını omzuna attıktan sonra başını çevirip dikkatle onun hareketlerini izlemekte olan adama gülümsedi. "Ama ayrılmak isteyeceğini düşünmemiştim. Sanırım..." biraz duraksadı ve arabanın kapısını açmadan hemen önce ekledi. "...şimdi olması daha iyi olur."
Bir şey söylemesine izin vermeden arabadan inip, iki katlı evlerinin bahçe kapısına doğru ilerledi. Sakince sözlerini bitirip uzaklaşması iyi olmuştu. Kendisini fazlasıyla sağlıksız atıştırmalık yemiş gibi dolu ve tıkanmış hissediyordu. O sabah otobüsteyken ya da yemek programında el ele tutuşurken Soner ile ayrılmayı aklından geçirmemişti. Hayır aslında, yanında onu destekleyen çok iyi bir adam var diye mutluydu bile.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gece Yarısı Şarkısı
RomancePerspektif2016 - Romantizm #1 -Benim ruhum buna mı benziyor yani? Cevap vermeden genç kızın suratına baktı. Bu 'evet' demekti. -Ama bu bir elektrikli bisiklet! Hem de erimiş mandalinalı dondurma renginde. -Evet. Can sıkıcı şekilde ağırbaşlı ama ara...