19. Küçük Oyunlar

186 23 10
                                    


"Köpeklerin var!"

Karşısındaki köpeklerden daha iri ve beyaz olanı bunu bekliyormuşçasına koşup üzerine atladığında kahkahasını tutmayı başaramadı. Düşmemek için dengesini korumaya çalışırken, bir yandan da hem ona hem de sahibine doğru heyecanla zıplayan köpeği sevmeye çalışıyordu.

Soner girişte hafifçe ilerlediğinde köpek de onun peşinden gitmişti. Eylül içeri girip kapıyı kapattı.

Kahverengi, daha zarif yapılı olan diğer köpek ise yerinden bir milim bile kıpırdamadan, şüpheyle Eylül'ü süzüyordu. En azında kuyruğunu sallıyor, diye düşündü. Kendisine saldırmayacağını umuyordu.

"Sanırım asıl tanışmam gereken, karşımda duran, değil mi?" dedi dizinin üzerinde, yere yatmış köpeğini seven Soner'e bakarak.

Az önce düşündüğü şeyler aklına gelince kendisine göz devirme isteğine karşı koydu. Saçma tereddüdü yüzünden genç adamın da rahatsız hissetmesine sebep olmuştu. Neyse ki şimdi, köpeğini severken, daha iyi görünüyordu.

Genç adam ayağa kalkarken, beyaz köpek de yerden kalkmıştı. Neşeyle evin içine doğru ilerleyip, gözden kayboldu.

Soner hafifçe eğilip, ufaklığı yanına çağırdı.

"Poly, gel kızım."

Güzel köpek ikiletmeden sahibinin yanına gidip sevilmeyi talep etmişti. Soner onun başını ve çenesini okşadı.

Gülümseyerek ikiliye bakarken eğildi ve elini yavaşça ona doğru uzattı. Poly, Eylül'ün anladığı kadarıyla, boxer cinsi, güçlü yapılı ve gerçekten güzel bir kızdı. Yine de bir yabancıya karşı biraz mesafeli duruyordu. Bu yüzden elini ısırıp ısırmayacağından emin olamıyordu.

Eli, onun kulağının arkasındaki yumuşak kısa tüylere değdiğinde rahatladı ve Soner'in de az önce yaptığı gibi onun başının arkasını ve çenesini okşadı.

"Çok güzelmiş, gerçekten." dedi. Doğrulmaya yeltendiğinde, sevildiğinde tepki vermeyen Poly çoktan arkasını dönüp evin içine doğru yürümeye başlamıştı bile.

"Biraz huysuzdur. Ama alışınca çok sevecen olur."

Eylül, Soner'in yüzündeki sevgi dolu ifadeyi gördüğünde kalbinin bir an için teklediğini hissetti. Gülümsedi ve elini tutup kendisini içeri doğru yönlendiren adamın peşinden ilerledi. Onun büyük ellerinin arasında kendininkilerin ufacık kalmasını sevimli bulmuştu. Üstelik bu durumdan tuhaf bir heyecan ve mutluluk da duyuyordu. 

Neredeyse, kalbinin atışını elinde de hissetmişti.

Giriş birkaç basamakla bitip direk olarak aydınlık salona açılıyordu. Karşıdaysa, diğer odaların olduğu, açık bir oda kapısının ışığıyla aydınlanmış bir koridor görünüyordu.

Eylül, Soner'in evinin karanlık, siyah ağırlıklı ve dağınık olmasını beklemişti. Çünkü evine pek vakit ayıramayacağı bir işi vardı ve o, her yeri dövmelerle kaplı olan bir motorcuydu. Kim onun bu kadar sade ve derli toplu olacağını düşünürdü ki? Özellikle de, iki köpeği olduğu göz önünde bulundurulursa.

Bu yüzden beyaz ve açık renk ahşap ağırlıklı, temiz bir salona adım attığında biraz şaşırmıştı. Ahşap duvardaki televizyon ünitesinin tam karşısındaki lacivert renkli kanepe, yine ahşaptan yapılma orta sehpa ve duvardaki raflara dizili kitaplar dışında her şey beyazdı. Birkaç çerçeve ve bir tane tablo hariç çok fazla süs eşyası da yok gibiydi. Bir kış sabahı olmasına rağmen, odanın tam karşısındaki büyük pencerelerden, içeri bolca ışık giriyordu. Pencerenin önünde beyaz, deri minderler vardı. Üzerlerindeki açık mavi battaniyeler ve plastik oyuncaklardan anladığı kadarıyla Soner onları köpekleri için hazırlamıştı.

Gece Yarısı Şarkısı Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin