16. Kutsal Çikolata

218 25 13
                                    

Yeni yılın yaklaşmasıyla şehir her zamankinden daha hareketli bir hal almıştı. İnsanlar yağan kara ve soğuyan havaya aldırmadan gülüyor, şakalaşıyor ve dükkânlara girip çıkıyorlardı. Su kenarındaki kafeler kalın kazaklarına ve sıcak kahvelerine sarılmış gençlerle doluydu. Eylül böyle manzaraları seviyordu. Ona önceden izlediği, yeni yıl yaklaşırken televizyonlarda oynatılan kış filmlerini anımsatırdı tüm bunlar. Böylece o soğuk havada sıcak hissetmeye devam ederdi.

Elbette o an, kışın keyfini çıkarmak yerine montuna sıkıca sarılmış, kaymadan yürümek için uğraşıyordu. Ablası ise son derece rahat görünüyordu. Eylül, onun bu havada bile zarafetinden ödün vermemesini her ne kadar ilham verici bulsa da, kendisi Eskişehir'de bunu uygulayabilecek kadar çok yaşamamıştı. Bu yüzden, en yakındaki alışveriş merkezine ulaştıklarında rahat bir soluk almıştı.

Ablasıyla yediği öğlen yemeği hoş bir sohbetle çabucak geçmişti. Yemek sırasında telefonu Murat'tan gelen birkaç mesajla titremiş, Eylül de onları görmezden gelmeye devam etmişti. Ablası, onu yılbaşı yemeği için iş yerindeki arkadaşlarını çağırmaya ikna etmiş ve neler hazırlayacağını planlamaya başlamıştı. Yalnızca Soner'i çağırmayacak olmak, Eylül'ün rahatlamasına sebep olmuştu.

Nisan ise, planlarını anlatmaya yemekten sonra da devam etmiş, bir yandan da hediyelik eşya dükkânlarını incelemişti.

Birlikte, eniştesi için bir süredir almak istediği spor ayakkabıları almışlar ve anne babaları için hediye aramaya başlamışlardı.

Yaklaşık bir saat sonra stresini atmak için maket ve yapbozlarla uğraşmayı seven Sinan Bey'e son derece karmaşık bir kale inşaa etme seti bulmuşlar ve işine çok düşkün olan Canan Hanım içinse yeni bir mutfak üniformasının iyi bir fikir olduğuna karar vermişlerdi. İş üniformaları satan mağazaya girerken Nisan neşeyle şakıyordu.

"Babam kaleyi gördüğünde sevinçten dört köşe olacak."

Eylül emin değildi. Ortada henüz bir kale yoktu.

"Küçük tuğlaları ve iskele parçalarını görünce demek istiyorsun."

Kıkırdamadan edemedi. Görevli kadın, mutfak giysileri reyonunu gösterirken arkasından ilerliyorlardı.

"Bu seferki abartılı mı oldu diyorsun?"

Sinan Bey ve büyük kızı Nisan arasında özel bir meydan okumaydı bu. Ailesini kaybettiği dönemde genç kızın aklını dağıtmak ve onunla yakınlaşabilmek amacıyla Sinan Bey yeni kızını birlikte bir yapboz tamamlamaya ikna etmişti. Yıllar birbirini takip ederken ablası, sahip olduğu ilk babayla maketler ve yapbozlar tamamlamaya devam etmiş, Eylül ise onları izleyip, bilmiş bir edayla akıl vermeyi tercih etmişti. İki kardeş her defasında daha karmaşık bir tane bulmayı kendilerine görev edinmişti. Son zamanlarda bu işi, uzak bir şehirde ailesini özleyen Nisan üstlenir olmuştu, tabi.

Eylül üçünün geçirdiği bu özel anları hatırlarken gülümsedi.

"Bu seferkini, Eskişehir'e kadar gelip kafamıza fırlatacak, diyorum."

Nisan gülmeye devam ediyordu. Bir yandan da beğendiği Şimşek Mavisi renkli bir üniformayı askıdan almıştı. Giysiyi Eylül'e gösterdiğinde şiddetle reddedildi.

"O renk anneme hiç gitmez. Şu Okul Panosu renginde olanlara bak. Ya da şu arka tarafta çiçekli bir tane görmüştüm."

Nisan kardeşinin tanımlamasına hafifçe göz devirip, elindekini yerine koyarak, onun önerdiği bordo renkli önlüklere yöneldi. Eylül de diğer beğendiği çiçekli olanı almak için arka tarafa geçmişti. Görevli, onun aldığı üniformayı gördüğünde gülümsedi.

Gece Yarısı Şarkısı Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin