3. Le Cordon Bleu

316 31 15
                                    

Eylül donakalmıştı. Aklı; arkasını dönüp, sesini duyduğu kadına bakmakla, olabildiğince hızlı kaçmak arasında gidip geliyordu. Gerçi kaçmak için de arkasını dönmek zorunda kalacaktı. O yüzden aptalca bir pozisyona düşmemenin daha mantıklı olduğuna karar verdi ve sırtını dikleştirdi. Yavaşça sesin sahibine doğru dönerken boğazını temizlemesi gerekmişti.

"Adam mı? Ne adamı? Ben ortam demiştim." diye söze girdi gülmeye çalışarak. Ama ağzından karın ağrısı çekiyormuş gibi bir ses çıkmıştı.

Karşısında siparişlerini hazırlayan kadın duruyordu. Kafe kolonlarından birine yaslanmıştı. Pürüzsüz ve bir porselen bebeğinkini andıran Peri Beyazı suratında Eylül'ün beklediğinin aksine sakin ve kayıtsız bir ifade vardı. Bir kolunu karnına sarmış, diğerini de ona yaslamış, sigarasından bir nefes çekiyordu. Bitmeye yüz tutmuş sigarayı dudaklarından çektiğinde Eylül, kadının o ten rengine tezat oluşturan koyu renk rujunun beyaz kağıdı lekelediğini gördü. Parmaklarının üstünde iki küçük dövme motifi görünüyordu. Ne olduklarını tam olarak seçememişti. Kadının Deli Siyahı saçları tepesinde toplanmıştı ve kakülünü tutsun diye taktığı bandanasından taşmış bir kaç kıvırcık tutam terden yüzüne yapışmıştı. Mutfakta yorulmuş olmalıydı. Eylül onun bu halde de çok güzel bir kadın olduğunu fark etti. Üniformasının içinde de ne denli çekici bir vücut taşıdığı belli oluyordu. Eylül o kadar orantılı ve mükemmel bir vücut için ölebilirdi. Hafifçe yana eğildi. Kesinlikle poposu da harika görünüyordu. Hayranlıkla iç çekti. İçeridekilerden hangisinin onun nişanlısı olduğunu da merak ediyordu. Neredeyse James Dean yerine bu kadını kıskanacaktı ancak o sırada kendisini kurtarması daha öncelikliydi. Bu yüzden acilen toparlanması gerekiyordu.

Güzel kadın bir cevap bekleyerek yüzüne bakarken Eylül'ün gözüne bir şey takıldı. Kadının yan tarafında, günün menüsünün yazılı olduğu tahtanın hemen altında bir not düşülmüştü.

"Bizimle çalışmak ister misiniz?"

Eylül neredeyse kahkaha atacaktı ama kendini dizginledi. Onun yerine mağrur bir gülümseme sundu karşısındakine.

"Ben son anda iş ilanınızı görmüştüm de..." dedi kadının kaşları çatılırken. Elini hafifçe savurarak kafenin içini gösterdi. "Ne kadar da harika bir 'ortam' olduğunu söylüyordum, kendi kendime. Burada çalışmak güzel olurdu."

"Anladım."

Derinden gelen ses tonu bile o kadar güzeldi ki...

Güzel kadın sigarasını yere atıp, plastik iş terlikleriyle üzerine bastı ve yaslandığı yerden doğruldu. Eylül kendisinin o terliklerin içinde bir ördeğe benzeyeceğini düşünüyordu. O sırada şüpheyle kadının hareketlerini izliyordu. Elleri buz tutmuştu. Onun kendisine inanıp inanmadığını bilmiyordu. Üstelik artık ortada aniden peydah olan bir iş vardı.

Eylül Eskişehir'e dinlenmek için gelmişti. Çalışmayı planlamıyordu aslında ama başka bir planı da yoktu nasıl olsa. Burada bir süre garsonluk yapıp oyalanabilirdi. Hem James Dean'i de daha sık görme şansı olurdu. Gerçi işe alınmayabilirdi de, ki bu da onun için bir kayıp değildi. Zaten yalan söylemişti. Her halükarda, kırdığı potu zararsızca atlatmıştı. Bir an için kıvrak zekasıyla gurur duyup gülümsedi.

O sırada karşısındaki kadın kollarını kavuşturmuş ve düzgün kaşlarını kaldırarak Eylül'e bakmıştı.

"Ee, iyi yemek yapabilir misin bari?" diye sordu hevesle.

Eylül gözlerini kırpıştırmak dışında bir tepki vermemişti.

Yemek yapmak mı demişti o?

Gece Yarısı Şarkısı Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin