22. Zavallı Ortancalar

186 24 10
                                    




Murat, hiçbir şey söylemeden çıkıp gittiğinde Eylül sinirle kendini merdiven basamaklarına bırakmış, kafasını tırabzanlara dayayıp, birkaç dakika boyunca, kendi kendine sinirle homurdanmıştı. Gözleri biraz dolmuştu ama ağlamak istemiyordu. Bunun sadece öfkeden olduğunu biliyordu.

"Seçenekmiş..." diye söylendiği sırada sonunda kafasına dank eden şeyle daha da morali bozulmuştu.

Murat'ı gördüğünde hissettiği üzüntü ve kalp kırıklığının nedeni onun hayatında tek ve özel olamayışı yüzündendi. Başından beri kendisinin Murat için bir seçenek olduğunun farkındaydı ve bu kendine olan güvenini sarsmıştı. Hangi kadın beraber olduğu kişi için tek olmak istemezdi ki? Aralarında çok büyük bir sevgi yoktu ama Eylül ona saygı duymuş ve başka bir erkeğe bakmamıştı bile.

Her kadın gibi o da sevilmek istemiş ama sevilmemişti. En azından saygı görmeyi ummuş ama Murat onu bile kendisinden esirgemişti. Eylül'ün duyduğu kırgınlığın tek sebebi buydu ve bu, Soner'e hemen bir cevap verememiş olmasının da nedeniydi. Ayrıldıklarından beri içten içe bunu biliyor, kendisine ve karşısındakine bir türlü güvenmeye başlayamıyordu. 

Kendisini iyi bir ilişkiye layık görmüyordu belki de.

Kafasını merdiven tırabzanlarına vururken apartman kapısı açıldı. İçeri giren üst komşuları önce yerde yatan plastik çiçeğe sonra da Eylül'e şaşkınlıkla baktılar.

Muhtemelen iyi geçmiş bir yılbaşı yemeğinden döndükten sonra karşılaştıkları manzaraya anlam veremeyen orta yaşlardaki çifti görünce, başını kaldırdı ve saçlarını düzeltmeye çalıştı. Onlar tuhaf bakışlarla merdivenlere yönelirken "İyi yıllar." diye neşeyle seslendi, parlak olduğunu umduğu bir gülümseme sunarak. Çift başlarını sallarken, gülümsemeye çalışıp, yanından, mümkün mertebe uzak kalarak, geçtiler. Adlarını hiç sormadığı kadın ve kocası merdivenleri çıkmaya devam ederken Eylül omuzlarını düşürüp, başını eski yerine geri yaslamıştı.

Neredeyse aynı anda arkasından bir gülüş duydu.

"Ağlarsın sanmıştım."

Başını çevirip arkasına baktığında Soner'i elinde örgü bir hırkayla dikilip gülerken buldu.

"Ne zamandır oradasın?"

"Sanırım sadece ilk cümleyi kaçırdım." derken suçlulukla yüzünü buruşturdu.

Eylül önüne döndü ve yüzünü, arkasına geçip kaybolmak istercesine demirlere bastırdı. Soner'in bütün konuşmayı duyması düşüncesi her şeyi daha kötü bir hale getiriyordu. Zaten kimse bilmiyorken bile yeterince utanç verici şeyler yaşamıştı.

Gündüz her şey o kadar yolundaydı ki bir sorun yaşayacağını tahmin etmeliydi. Yüzünü biraz daha bastırdı.

O itiraz dolu sesler çıkarırken Soner kalan basamakları inip onun yanına oturdu. Elindeki, ablasının vermiş olduğu hırkayı genç kadının sırtına bıraktıktan sonra, omuzlarından tutup yüzünü parçalamasına engel olmaya çalıştı.

Eylül, aniden gelen sıcaklığın, omuzlarındaki uzun, örgü hırka yüzünden mi yoksa onu tutan geniş ve güçlü ellerden dolayı mı olduğundan emin olamadan genç adamın yüzüne baktı.

Soner'in yüzünde aniden oluşan sevecen gülümsemeyi görüp, yüzüne değen parmaklarını hissettiğinde, kesinlikle ikincisi, diye düşündü.

"İzi kalmış işte."

Eylül hızla ellerini yüzüne kapattı. Bir gece içinde daha ne kadar rezil olabilirdi, gerçekten merak ediyordu. 

Gece Yarısı Şarkısı Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin