"Siktir!" diye acı içinde bağırdı genç adam. "Nasıl oluyor da bir pürmüzü bile doğru dürüst tutamıyorsun?"
Eylül şoke olmuştu. Mutfakta henüz büyük işler yapmıyordu. İşleri ve menüyü öğrenene kadar sadece yardımcılık yapmasına karar vermişlerdi ancak Eylül bunu bile becerememişti. Üstelik çok da büyük bir soruna sebep olmuştu. Önündeki tatlı tabağının üstünü kızartmak için eline aldığı pürmüzle Melih'in önlüğünü tutuşturmuş, panikle geri çekilirken aleti elinden almaya çalışan Soner'in de elinin yanmasına sebep olmuştu.
Melih hemen önlüğünü çıkarıp yere attığı için bedenine bir şey olmamıştı. Ancak Soner'in sağ eli için aynı şey söylenemezdi. Serçe parmağının alt kısmında bozuk para büyüklüğünde bir kırmızılık oluşmuştu. Sol elindeki Eylül'den aldığı aleti bir kenara bıraktıktan sonra yanan elini tuttu. Eylül genç adamın elinin titrediğini fark etti. Tereddütle bir adım atıp elini onun eline uzattı ancak genç adam geri çekilmişti. Eylül üzerinden atamadığı korkuyla etrafına bakındı. Restoranın içindeki müşteriler, mutfaktaki tersliği fark etmiş merakla içeri bakıyorlardı. Resepsiyonda kız kardeşiyle konuşmakta olan Ozan hızla içeri koşmuş ve Soner'in eline bakmaya gelmişti.
"Nasıl oldu bu?" diye adeta kükremişti. Eylül bir adım daha geri çekildi. Saatler gibi gelen dakikalar boyu hiçbir şey söyleyememişti. En sonunda birkaç kelimeyi bir araya getirebildiğinde ağzından sessiz bir "Özür dilerim." çıktı. Biraz daha geri çekildi ve müşterilerin şaşkın bakışları arasında arkasını dönüp arka bahçeye koştu.
Gözlerinden akmayı bekleyen yaşları serbest bıraktığında kendisinin kırmızı demir kapının karşısındaki taşların üstüne zor bıraktı. Dizlerini kendine çekerken hıçkırarak ağlamaya başlamıştı. Her zaman elindeki işi harika yapan insanlardan olmamıştı hiç ama bu kadar batırdığı da olmamıştı. İşe başlayalı neredeyse bir hafta oluyordu ve her günü bir öncekinden daha kötü geçmişti.
Onlarca tabak ve bardak kırmış, bir fırını bozmuş, birkaç kez oraya buraya koyduğu bıçaklarla birilerinin yaralanmasına sebep olmuş en sonunda da iki kişiyi ateşe vermişti.
Müzik olmadığında mutfak onun için sadece bir savaş alanıydı ve hiçbir şeye odaklanamıyordu. Eylül bu durumdan nefret ediyordu ama kimseye bir şey söylememişti. Hiç biriyle yakın sayılmazdı ki. Yakın bile olsalar, içinde olduğu durum hiç profesyonelce değildi ve insanların anlayış göstermeyeceklerini çok iyi biliyordu.
İşi bırakmak istiyordu. Zaten burada da ablasına ve eniştesine yük oluyor gibi hissediyordu. Eylül yüzünden hiç özel hayatları kalmamıştı muhtemelen. İstanbul'a henüz dönemezdi. Başka bir yere gidebilirdi. Ankara'da bir halası vardı. Biraz suratsız bir kadındı. Babasına hiç benzemezdi ama birkaç hafta idare edebilirdi. Ya da Yunanistan'daki teyzesine tatile gidebilirdi. Evet, bu iyi bir fikirdi. Farklı bir ülkede olmak ona iyi gelirdi. Yine de içinde olduğu durumdan henüz kurtulmuş değildi. O güzel tatile ulaşabilmek için, Eskişehir'deki işinden ayrılmalı ve verdiği hasarı telafi etmeliydi. Eylül, yapabileceği onca şeyin arasından, bütün işini eliyle yapan bir şefi yaralamayı seçmişti! Bu düşünceyle tekrar burnunu çekerken kapının açıldığını duydu.
Kafasını kaldırıp baktığında gelenin Ozan olduğunu gördü. Bu sefer ışıl ışıl gülümsemesi yoktu yüzünde. Eylül oturuşunu düzeltti ve burnunu silmek için ceplerini yoklamaya başladı. O sırada Ozan'ın kendisine uzattığı mendille irkildi. Tekrar başını kaldırıp baktığında Ozan mendili hafifçe salladı. Bez mendili elinden alıp başını tekrar önüne eğdi ve burnunu sildi. O sırada Ozan da yanına oturmuş ve sırtını duvara yaslamıştı. Bacak bacak üstüne atarken gökyüzüne baktı. Güneş yoktu. Yine karanlık bir gündü. Hava biraz serindi. Ancak Ozan sanki güzel bir yaz günü Miami sahilinde güneşleniyormuş gibi beklenti doluydu. Eylül onun ne diyeceğini merak ediyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gece Yarısı Şarkısı
RomancePerspektif2016 - Romantizm #1 -Benim ruhum buna mı benziyor yani? Cevap vermeden genç kızın suratına baktı. Bu 'evet' demekti. -Ama bu bir elektrikli bisiklet! Hem de erimiş mandalinalı dondurma renginde. -Evet. Can sıkıcı şekilde ağırbaşlı ama ara...