Süre bitip yemekler tabağa konduğunda Eylül sonuçtan memnundu.
Dergide geçirdiği iki yılın birikimini kullanarak, tabaklarını en güzel şekilde hazırlamıştı.Gül suyunu, tavukların pişme vaktine yetiştirmişti. Dondurması tam istediği gibi, yumuşak dokulu ve hafifti. Yoğurt ve badem tabaklarını iç içe geçirerek kurabiye kapları hazırlamış; içerisine basitçe dondurmasını koymuş; birkaç yaban mersini, çikolata sosu ve nane ile de süslemişti.
Ve nihayetinde, menüleriyle de uyumlarıyla da jüriden yüksek puanlar almışlardı. Elbette bu aşamada kazanan henüz belli olmamıştı. Haftaya, geriye kalan iki şef de yarıştıktan sonra puanlar karşılaştırılacak ve bir tanesi elenecekti. Eylül için kendi bölümlerini yüksek puanla bitirmek yeterliydi. Elinden geleni yapmıştı.
Program biter bitmez tuvalete koşmuştu. Otobüs tutması ve üzerine yaşadığı onca strese rağmen yarışmanın sonuna kadar dayanabilmesini bile bir mucize olarak görüyordu. Hala çekmeleri gereken bir söyleşi kısmı vardı. Program boyunca yaşadıkları gergin anları hatırlatıp yorumlamalarını isteyeceklerdi.
Kendini buna hazır hissedene kadar tekrar tekrar yüzünü yıkaması gerekmişti. Aynaya baktığında, kendine kızmadan edemedi. Suratını hasta görüntüsünden kurtarmak için sürdükleri her şey akmaktaydı. Biraz peçete alıp, bozulan yerleri silmeye başladı. Makyözlerin bir kez daha görüntüsünü düzeltmeye yardımcı olacaklarını umuyordu.
Sonunda stüdyonun boğucu ortamına tekrar girdiğinde, set ekibinin toplanmakta olduğunu gördü. Programın geri kalanını başka yerde çekeceklerdi. Büyük odayı biraz araştırdığında Ozan'ı birkaç seyirciyle muhabbet ederken gördü. Onun biraz berisinde Soner de arkası dönük şekilde, Eylül'ün göremediği biriyle konuşuyordu.
Halsizliğini kimseye belli etmeden yanına gittiğinde konuştuğu kişinin korkutucu jüri üyesi Merve Gürbak olduğunu fark etti. İkisi, Eylül'ü fark ettiklerinde gülerek bahsettikleri konuya ara vermişlerdi.
"Merhaba." dedi Eylül çekinerek. Kadının biraz sert yüz hatlarına ilk defa dikkat etmişti ve onu daha önce görmüş olduğunu hatırladı. Dudaklarını aralarken boğazından küçük bir "Ah..." sesi kaçtı.
Aynı anda, kendisinden birkaç santim daha uzun olan kadın da ona gülümsemişti.
"Yine karşılaştık. Nasılsınız?"
Eylül onun samimi selamına aynı şekilde karşılık verdi. Bu kadını yaklaşık bir hafta kadar önce Sunny'de görmüştü. Hatta ona mantarlı kuzu pirzola hazırlaması gerekirken tarifi değiştirip, mantar yerine kestane koymuştu. Yemekten sonra da biraz sohbet etmişlerdi. Eylül onu, yemeğe bolca ilgisi olan birisi sanmıştı ama bir eleştirmen olabileceği aklının ucundan dahi geçmemişti.
"Restoranda kendimi tanıtmadığım için kusura bakmayın. Yarışma programı için jürilik teklifi sunduklarında ön araştırma yapmak amacıyla gizlice gelmiştim."
Eylül ne düşünmesi gerektiğini bilemeden gülümsedi. Yan tarafında Soner ikilinin tanışıyor olmasını şaşkınlıkla izliyordu.
"Size yemek yapmak bir onurdu." Aslında onu tanımıyordu ama herhalde Sunny'yi yerle bir etme gücü olan birinin huyuna gitmek en iyisiydi.
Kendisinden yaşça biraz daha büyük görünen kadın elini zarifçe salladı.
"Aynı şeyi ben söylemeliyim. Önerdiğiniz şarap muazzamdı." Eylül vakurca gülümsemeye devam etti. "Bugünkü yöntemleriniz de dahiceydi üstelik. Soyadının hakkını veren bir şef olacaksınız gibi görünüyor." Saatini hızlıca kontrol etti. "Üzgünüm gitmeliyim. Tekrar görüşmek dileğiyle..." Eylül'e kısaca, başıyla selam verdi ve Soner'e manidar bir bakış attıktan sonra ayağındaki topukluları tıkırdatarak uzaklaştı. Eylül onun kendi saçlarının aksine hiç bozulmamış at kuyruğunun savruluşuna gıptayla baktıktan sonra Soner'e döndü. O da son derece memnun bir ifadeyle kadının arkasından bakıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gece Yarısı Şarkısı
RomancePerspektif2016 - Romantizm #1 -Benim ruhum buna mı benziyor yani? Cevap vermeden genç kızın suratına baktı. Bu 'evet' demekti. -Ama bu bir elektrikli bisiklet! Hem de erimiş mandalinalı dondurma renginde. -Evet. Can sıkıcı şekilde ağırbaşlı ama ara...