Eylül gevşekçe sırıtan patronuna, neden böyle davrandığını sorduğunda başka zaman duysa güleceği bir yanıt almıştı.
"Programdan sizin özel sahnelerinizi çıkarttırmak için ne kadar uğraştım, haberin var mı?" demişti genç adam içerlemiş bir şekilde. "Bu yüzden hak etti." diye de eklemişti kendini savunurcasına.
Eylül onun hangi sahneden bahsettiğini anımsayınca kızarmaya başlamıştı. Kanal, şeflerin kendi mutfaklarındaki doğal hallerini gösterecekleri VCR'yi kayda almak için restorana kameralar yerleştirmişti. Soner tam da o kameraların önünde Eylül'e ondan hoşlandığını söylemiş, onu öpmeye çalışmıştı. Öyle bir sahnenin reytingleri yükselteceğini biliyordu. Kanal o sahneden kolayca vazgeçmezdi. Ozan, yayınlanmasını engellemek için gerçekten de çok uğraşmış olmalıydı.
"Ama akşam yumruk yiyeceğinizi söylediniz." diye endişeyle sormuştu ona karşı çıkma isteğinden vazgeçerek. Çünkü o hallerinin kameraya alınması, Soner'in olduğu kadar kendi suçuydu da. Duygu'yu kıskanmaya o kadar dalmıştı ki kendisi de kameraların varlığını unutmuştu.
"O da, üzerine gereğinden fazla gittiğim için, benim cezam." demişti genç adam neşeyle. "Hem merak etme. Biz her zaman işleri yoluna koyarız."
Soner tuvaletten döndükten sonra, yemeklerini yerlerken Eylül birbirleriyle restoran ve yemekler hakkında konuşmaya başlamışlardı. Eylül'ün Eskişehir'de geliştirdiği birkaç tarifi menüye ekleyip eklememek konusunda kararsızlardı. Ayrıca Soner de birkaç yeni tarif bulmuştu ve heyecanla kuru domatesle yapılan makarna sosunu tarif ediyordu. Eylül erkeklerin ne kadar tuhaf olduğunu düşündü. Daha birkaç dakika önce Soner, Ozan'a onu bir uçurumdan atıp kaza süsü vermeye hazır şekilde bakıyordu.
Restorandan çıktıklarında hava kararmak üzereydi. Ozan, çalışmaya devam edeceği için arabasını onlara vermişti. Eylül, yemekten sonra Eskişehir'e döneceklerini düşünmüştü ama sohbet sırasında, bir haftalığına izinli olduğunu öğrendiği için kendi evine dönmeye karar vermişti. Halinden memnundu. Ozan, sinemaya gittikleri gece söz verdiği gibi, yarışma biter bitmez dinlenmelerine müsaade etmişti.
Yol boyunca, gideceği yolu tarif ettiği anlar dışında konuşmamışlardı. Aralarında asılı kalmış ağır havayı neredeyse görebiliyordu bile. Eylül, nedensiz yere böyle gerilmelerinden hiç hoşlanmıyordu. Soner'in kendisiyle dalga geçtiği, şakalar yaptığı zamanlar daha güzeldi. Ciddiyetle arabayı kullanmakta olan genç adama baktı. Belki de kendisi bir şeyler yapmalıydı.
Evinin önüne geldiklerinde, tuhaf bir vedalaşma yaşamamak için bir şeyler söylemesi gerektiğini hissetti.
"İçeri gelmek ister misin? Annem restorandan dönmüştür." Onun, annesine ne kadar hayran olduğu gelmişti aklına. Neyse ki, Ozan izinli olduklarını söylediğinde annesine çabucak mesaj atmayı akıl edebilmişti. Böylece Canan Hanım işten erken çıkıp, kızıyla vakit geçirmeye karar vermişti ve babası, annesinin mutfağını dağıtma riskini göze almadıysa yanan mutfak lambası onun çoktan eve vardığını gösteriyordu.
"Bugünlük gelmesem daha iyi olur. Yapacak işlerim vardı." dedi Soner temkinli bir ifadeyle. Eylül onun İstanbul'da ne gibi bir işi olabileceğini merak etti. Ozan'ın yanına dönüp kavga edecek olamazdı herhalde.
"Ozan Bey, senin ona yumruk atacağını söylemişti. Atmayacaksın değil mi? Şaka yapıyordu." Yemeklerini yerken bu konuyu atlatmış gibi görünüyorlardı ama onun yanlış anlamadığından emin olmak istemişti. Aracın loş ışığında, oturuşunu Eylül'e doğru çeviren Soner gülmek üzereymiş gibi duruyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gece Yarısı Şarkısı
Lãng mạnPerspektif2016 - Romantizm #1 -Benim ruhum buna mı benziyor yani? Cevap vermeden genç kızın suratına baktı. Bu 'evet' demekti. -Ama bu bir elektrikli bisiklet! Hem de erimiş mandalinalı dondurma renginde. -Evet. Can sıkıcı şekilde ağırbaşlı ama ara...