13.Bölüm : Film
Günler geçtikçe üniversite sınavı daha da yakınlaşıyordu. Bende bunu bahane ederek Semih hocaların evinden kaçmış, sonra da kendimi eski evimizin yolunda bulmuştum. Semih hoca bazen soğuk nevale olsa da bazende gerçekten çok anlayışlı biri olabiliyordu. Bizim evde kaldığımız o gün yemekte o kadar iyi anlamıştık ki o yemeği hazırlamış bende afiyetle yemiştim. Sonuçta evde yemekleri hep annem yapardı. Onların evdeyse Gupse abla gerçekten harika yemekler yapabiliyordu. Semih hoca da annesine bu konu da çekmiş olmalıydı.
Ama o günden sonrasın da eve gittiğimiz de tekrar aynı eski haline dönen soğuk nevale olmuştu. Bense artık hiç takmıyordum. Mahalle marketinden bir kaç şey alıp sırt çantama yerleştirdim. Giderek bu hoş olmayan durumlara alışmış olsam da hiç bir zaman unutmamaya kararlıydım. Çünkü annemin ve babamın ölümü derinden sarsmıştı. Bana sahip çıkan aile de olmasa eminim o yurtta tamamen bunalacaktım. Daha sonra deli damgası yiyebilirdim.
Evimizin bulunduğu sokağa geldiğim sırada iki katlı dairesinden aşağı bakan komşumuz Neriman Ablayı görünce gülümsedim. Değişen tek şey benim ailemdi her şey yerli yerindeydi. Neriman abla yoldan geçenlere bakarken beni görünce gülümsedi. İki hafta geçmişti onu son gördüğümden bu yana şimdi ise neşe saçıyordu bakışları. Gülümserken yanakları gerilerek yüzü kırışsa da çok tatlı gelmişti. Gözlerimi ışıldayan güneşe inat kısarak bende gülerek baktım. Karlar giderek yok olsa da güneş beyaza düştükçe parlıyordu. Zor oluyordu bakmak.
''Geliyorum Duru kız. Bekle bir yere gitme. '' cevap vermemi beklemeden pencereden kaybolurken sulanan gözlerimi ovusturarak sırt çantamın iplerini tutup bekledim. Gelmesi dakikalar sürerken sımsıkı sarıldı.
Aslında her seferinde beni görünce kendi evladını özlediği için çok sarılırdı. Ceyda bu durumdan rahatsız olsa da o da Neriman ablayı severdi. O da ben gibi oğluyla önceden çok oynardı. Çocukluğumuz o yüzden Neriman ablanın elinden de geçmişti.
''Nereye gidiyorsun?'' dediğinde kırılan kemiklerimi sıkmayı bırakınca sessiz bir şekilde düzeni bozulan nefesimi koyverdim. Gülmeye yüz tutan ve sebebini bilmediğim yüz ifadesine bakarak evimize giden yolu gösterdim. ''Eve gidiyorum Neriman abla.'' dedim aynı şekilde gülümsemeye özen göstererek ''Gel bir çayımızı iç. Sonra gidersin oğlum da geldi.'' dediğinde gülümsemesinin sebebini öğrenmiştim. Uzun süre evlat hasreti çekmiş ve nihayet kavuşmuştu. Ömer okumak için gitmişti fakat niye geldi onu bilmiyordum. Ceyda'ya bu haberi versem eminim 'Yok daha neler o sünepe geldi mi tekrar.' derdi. Ceyda'yla asla geçinemezdi. Tıpkı Ceyda'yla geçinemeyen Murat olduğu gibi. Aslında Ömer sünepe de değildi. Tatlıydı.
Neriman ablayı takip edip eve doğru ilerledik. Demir kapıyı geçip apartmanın içine girdiğimizde yemek kokusunu burnum almıştı. Oğlu geldi ya galiba yemekleri döktürmüştü. Eve girdiğimiz de daha da yoğunlaşan garip koku burnuma saniyeler rahatsız olmadan ilerledim. Aşina olduğum koridoru geçip oturma odasında eminim şimdi görsem tanımam dediğim ilk isim Ömer olmalıydı. Ciddi ciddi çok değişmişti hatta bu Ömer miydi. Göz göze geldiğimiz de eski sıcaklığıyla ayağa kalkan Ömer elindeki telefonu köşeye bıraktı.
''Hoş geldin Sara.'' dediğinde elini uzattı. Yumuşacık kız gibi eli desem ne kadar yerinde bir tabir olurdu böyle. Siyah ucu sarı saçları tenine o kadar yakışmıştı ki. Şimdi sünepe desek çarpılsak yeri boyu da semih hoca gibi bir şeydi. Avrupa'da yetişen böyle oluyorsa bence herkes gitmeli.
''Hoş bulduk Ömer. Asıl sen hoş geldin.'' dedim bir kaç ayak üstü sohbetin yanında oturmuştuk kanepeye. Neriman abla sohbete girdiğimiz de hazırladığı bir çok şeyi orta sehpanın üzerine yerleştirmişti. ''Senle aynı okuldayız.'' dediğinde dikkatim bir anda dağıldı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Merhaba Ögretmenim (Tamamlandı. )
Fiction générale"Kaybedecek bir aydınlığın yoksa karanlıktan korkmazsın..." dedi kadın sonrasında ise adama sıkıca sarıldı. Onunla nefes almak bile kadına bir ömür sürerdi.