Eylül'den...
LAVİNİA
Sana gitme demeyeceğim.
Üşüyorsun ceketimi al.
Günün en güzel saatleri bunlar.
Yanımda kal.
Sana gitme demeyeceğim.
Gene de sen bilirsin.
Yalanlar istiyorsan yalanlar söyleyeyim,
İncinirsin.
Sana gitme demeyeceğim.
Ama gitme Lavinia.
Adını gizleyeceğim,
Sen de bilme Lavinia.Bitirdikten sonra defteri kapatıp Murat'ın başını okşadım. Gülümsedi.
"Çok güzel değil mi Eylül Abla?" Ben de gülümsedim.
"Çok güzel..." Gülümsemesi birden solarken kafasını cama çevirdi.
"Ben de şair olmak istiyorum." Sanki hiçbir zaman olamayacakmış gibi hissetmesi içimi burkmuştu.Yüzümdeki gülümsemeyi saklamadan karşısına geçip oturdum.
"Tabii ki olacaksın." dedim buna tüm kalbimle inanarak. "Sen gerçekten yetenekli bir çocuksun." Derin bir nefes aldı.
"Ya şair olamadan ölürsem?" Kurduğu cümle kaşlarımı çatmama sebep olmuştu. Küçük yaşta dökülen cümleler onun için çok büyüktü.
"Nereden geliyor böyle saçma düşünceler aklına? Daha önünde güzel seneler var."
"Öleceğim, biliyorum." Dudaklarımı ıslatıp Murat'tan ayrıldım. Bir elimi yüzüne koyarak okşadım.
"Önce inanman gerek... Sen iyileşeceksin." Asılan suratı tekrar düzeliyordu. Dudakları kıvrıldı.
"Ben iyileşeceğim." Dudaklarımı büzerek tekrar sarıldım. Bu bizim cümlemizdi.
"İşte böyle..." Odanın kapısı açıldığında içeri Murat'ın annesi girdi. Bizi o halde görünce gülümsedi.
"Niye bu kadar mutluyuz bakalım?"
"Ben iyileşeceğim anne!" Annesi buruk bir gülümseme ile yanımıza gelip Murat'ın saçını okşadı.
"Tabii ki iyileşeceksin. Düşünmen bile hata. " Onları hayran bir şekilde izledikten sonra ayağa kalktım.
"Ben artık gideyim." Murat'tan ayrılıp bana baktı. Bir elini koluma koyarak okşadı.
"Yemeğe kalsaydın?" Tebessüm ettim.
"Nezaketiniz için teşekkür ederim. Ama eve gitsem iyi olacak. Bugün fazla yoruldum." Anlayışlı bir şekilde gözlerimin içine baktı.
"Pekâlâ. İyi akşamlar o zaman."
"İyi akşamlar." Askılığa doğru yürüyüp asılı olan çantamı aldım ve koluma taktım. Ellerimi saçlarıma daldırıp düzelttikten sonra Murat'a baktım. Elimi hafifçe yukarı kaldırıp parmaklarımı oynattım.
"Kendine dikkat et yakışıklı." Gülerek el salladığında kapıyı açtım. Dışarıya doğru bir kaç adım attığımda Selda hanımın tiz sesi kulaklarımı doldurdu. Arkamı dönüp onun yanına doğru tekrar bir kaç adım attım.
"Efendim?" Önce kafasını evin içine çevirip yokladıktan sonra tekrar bana baktı. Derin bir nefes aldı.
"Murat, yarın akşam Almanya'ya gidecek." Gözlerimi kırpıştırdım.
"Neden?" Dudaklarını bastırıp elleriyle oynarken konuşmaya devam etti.
"Eylül... Oğlum iyi değil. Bu kanser onu bitiriyor. Tek çözüm yurt dışı." Titrek bir nefes verdim.
"Sonuçları bana verseniz, ben tanıdığım doktorlara göstersem olmaz mı?" Kafasını çaresizce salladı.
"Neredeyse buradaki tüm doktorlara gittik. Artık zaman kaybetmek istemiyorum. O da bilmiyor gideceğini. Yarın söyleyeceğiz. Yani asıl demek istediğim; yarın iş için değil de veda etmek için geleceğini söylemek istedim." Kafamı olumlu anlamda salladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÖZGÜR
Romance"O da mutlu değil bu halinden. Sen onun yerinde olsan mutlu olabilecek miydin?" Annem derin bir iç çekti. "Tabii ki mutlu olmazdım. Metin... Ben diyorum ki; bir yardımcı tutalım. Böyle engellilerle ilgilenen kişiler var ya... İlgilenir, ilaçlarını...