Halil Sezai&Tuğçe Soysop/ Dolunay
☆
Kahvemin son yudumunu içtikten sonra masaya bıraktım. Cesur gülümseyerek beni izliyordu. Derin bir nefes alıp ciddi bir şekilde bakmaya devam ettim.
"Neden bana bakıp duruyorsun?" Gülümsemesi genişledi. Kollarını göğüs kafesinin üzerinde dolayıp dudaklarını yaladı.
"Hoşuma gidiyor." Gözlerimi devirdim.
"Nasıl bahane ama..." dedim alayla. muzhipçe gülerken inadına ayaklarını önündeki orta sehpanın üzerine koydu ve üst üste attı. Gözlerimi kısarak onun çocukça hareketlerini izlemeye devam ettim.
"Cidden ne istiyorsun?"
"Ne istediğim belli. Beni tedavi et." dedi, hâlâ birşey olmamış gibi davranarak. Elimi alnıma koyup sakinleşmeye çalıştım.
"Tedavi edilecek bir durumun yok. İki haftadır boşuna gelip gidiyorum. Sen gayet iyisin." Dudaklarını yalandan büktü.
"İnanamıyorum." sırtını koltuktan uzaklaştırıp bana doğru eğildi. "Yürüyebilecek miyim doktor?" Ben göz devirirken keyifle tekrar arkasına yasladı.
"Biraz olgun olup ne istediğini söyle. Bu son fırsatın. Daha bu eve gelmeyeceğim." Omuz silkti.
"Bugün bende bu işi bitirecektim zaten." Ayaklarını masadan indirip yüzü daha ciddi bir hâl aldı. "Eminim cevabın başta olumsuz olacak ama ben yine de sormak istiyorum. Bu akşam muhteşem bir maskeli parti olacak evimde. Senin ve arkadaşlarının da gelmesini istiyorum." Zoraki gülümsedim.
"Düşündüğün için sağol. Başka işlerim var." diyerek ayağa kalktım. O da benimle birlikte kalkarken ellerini Pantalonun cebine yerleştirdi.
"Bu partide ünlü dansçılardan da olacak. Şu bir haftada gerçekten dansa aşık olduğunu anladım. Anlattığına göre arkadaşlarında öyle." Konu sayesinde biraz ilgimi çekmeyi başarmıştı. Kafamı sallayıp onaylarken gülümsedi.
"Lütfen gelin. Zaten maske takacaksınız. Çoğu kişi birbirini tanıyamayacak." Dudaklarımı büzdüm.
"Bizimkiler gelirse gelirim. Teşekkürler." Diyerek yanından uzaklaşmak için adım attım. Fakat sesini duyduğumda tekrar durdum.
"Bir buçuk aydır özlem duyduğum kişiyi de belki sadece bugünlük unutursun." Dişlerimi birbirine bastırıp ona döndüm.
"Bunları bana karşı kullan diye anlamamıştım." Dudaklarını birbirine bastırıp omuz silkti.
"Biliyorum. Yalnızlığını paylaşmak için anlattın." Elimi saçıma götürüp arkaya atarken yutkundum.
"Her neyse. Sen bana saati at. Bizimkiler gelirse geleceğim." Bir şey söylemeyip sadece kafasını salladığında şaşkınlığımı gizleyip yanından uzaklaştım. Şu iki haftadır gelip gidiyordum. Ilk defa olgun biri gibiydi. Bir dakika bile değildi belki. Ama Cesur Tanya'ydı bu. Ciddi olan anları sanırım hep şaşırtacaktı beni.
Evden çıkıp yavaş yavaş yürümeye başladım. Telefonum çaldığında tepki vermeden çantamın içinden çıkarıp ekrana baktım. Tahmin ettiğim gibiydi. Tabii ki arayan Özgür değildi! Derin bir nefes alıp Gio'nun aramasını cevaplayıp kulağıma götürdüm.
"Alo?"
"Alo, Eylül? Ne yapıyorsun?"
"Şimdi hastamın evinden çıktım. Eve geçerim herhalde. Sen?"
"Bizimkiler ben de. Hadi buraya gel de çalıştığımız bazı figürleri birleştirelim." Görmesede kafamı salladım.
"Olur. Geliyorum." Dedikten sonra telefonu kapattım. Kendime gelip yoluma devam ettim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÖZGÜR
Romance"O da mutlu değil bu halinden. Sen onun yerinde olsan mutlu olabilecek miydin?" Annem derin bir iç çekti. "Tabii ki mutlu olmazdım. Metin... Ben diyorum ki; bir yardımcı tutalım. Böyle engellilerle ilgilenen kişiler var ya... İlgilenir, ilaçlarını...