2.BÖLÜM | MAHKUM

27.1K 1.4K 160
                                    

Ali'den...

Mahkumdum.

İki tekerlekli bir sandalyeye bağlı mahkum... İç çekip ellerimi dizlerimin üstüne koydum. Gözlerimi kapatıp yutkundum. Hissetmiyordum. Gözlerimi öfke ile açarken yanımda olan komidinin üzerindeki sürahiye öfkeyle vurdum.

"Neden lan! Neden!" Ellerimi saçlarıma daldırıp çekiştirdim. Odamın kapısı açıldı ve annem koşarak yanıma geldi.

"Ali! Oğlum, sakin ol." Dişlerimi bastırarak ona baktım.

"Ne demek sakin ol! Beni anlamıyorken, bana gelipte sakin ol demeyin!" Yine her zaman ki gibi gözlerinden yaşlar dökülmeye başlamıştı. Anlamıyordu. O yürüyordu, koşuyordu, yüzüyordu... Peki ben? Bu aletle merdivenden bile inemiyordum.

Annem önümde diz çöküp ellerimi tuttu.

"Bir umudun var... Ama sen denemiyorsun bunu." Ellerimi çektim.

"Yıllarca o ameliyattan sonra, bu ameliyattan sonra diye diye zaman geçti." Ellerimi açtım. "Hani? Yürüyebiliyor muyum? Kendinizi kandırıyorsunuz. Artık sizde uyanın. Ben buna mahkumum!"

"Oğlum-"

"Yalnız kalmak istiyorum. Çık Odamdan." Hıçkırarak ayağa kalktı. Bana Üzgün bakışlar atarak odadan çıktı. Annem bile acıyordu. Histerik bir kahkaha attım. Bir de hala bana gelmiş bir umut var diyordu. Benim umudumu önce onlar söndürmemiş miydi zaten?

Derin bir nefes aldım. Sakinleşmem lazımdı. Akülü sandalyenin düğmesine basıp çalışma masasının yanına doğru gittim. Masanın üzerindeki keman kutusunu açıp içinden kemanımı aldım. Çenemin altına ve omuzumun üstüne yerleştirdikten sonra yayı tellerle buluşturdum. Notaların büyüsüne kendimi kaptırırken gözlerimi kapattım.

Do, re, si, sol, la, si...

Rahatladığım da durup gözlerimi açtım. Sanki bir bağımlı gibi uyuşturucuyu aldıktan sonra ki rahatlığı hissediyordum. Kuş gibi... Ne olduğumu, kim olduğumu bilmiyordum. Kulağımda melodinin ritmi ha-.

"Girebilir miyim?" Derin bir nefes alıp sinirle yardımcıya döndüm.

"Neden odama giriyorsun?" Korkudan bir kaç kez yutkundu.

"Ben... Kırıkları toplayacaktım."

"Defol! Odam böyle kalacak!" Hâlâ yüzüme baktığında öfkem daha da artmıştı.

"Defol diyorum sana! Duymuyor musun?" Alayla güldüm. "Yoksa sen de sağır mısın?" Gözleri dolarken koşarak odadan çıktı. Hirsla düğmeye basıp kapıya doğru gittim ve sertçe kapattım. Ellerimi başıma koyarak sıktım. Böyle iyiydi. Sanki herşey duruyordu... Ah! Kimi kandırıyordum? Kafayı yiyecek gibiydim. Sinir hastası olup çıkmıştım iyice.

Bahçeye çıksam iyi olacaktı. Tekrar düğmeye basıp akülü sandalyeyi hareket ettirdim. Odamın İçinde bulunan asansör kapısının önüne gelip durdum. Asansör açıldığında içeri girip girişe bastım. Durduğunda tekrar sandalyemi hareket ettirip asansörden çıktım. Babam ve annem karşılıklı oturmuş konuşuyorlardı. Görünüşe göre geldiğimin farkında bile değillerdi.

"Yoruluyorum Metin... Büyüdükçe daha agresif birine dönüştü. Bir gün ya bana ya da kendine zarar verecek diye korkuyorum." Babam annemin omuzuna elini koyup tebessüm etti.

"O da mutlu değil bu halinden. Sen onun yerinde olsan mutlu olabilecek miydin?" Annem derin bir iç çekti.

"Tabii ki mutlu olmazdım. Metin... Ben diyorum ki; bir yardımcı tutalım. Böyle engellilerle ilgilenen kişiler var ya... İlgilenir, ilaçlarını verir. Hem ben de artık dinlenir, biraz kendime bakarım." Boğazıma yutkunamayacağım bir yumru oturmuştu. Sandalyeyi hareket ettirip yanlarına doğru sürdüğümde çıkan seslerden sonra bana baktılar.

"Madem bu kadar fazla geliyorum koyun beni kapının önüne! Ne gerek var bir yardımcıya para ödemeye!" Annem ayağa kalkarak yanıma doğru yürümeye başladı.

"Sakin ol!" Elimi yumruk yapıp sandalyenin koluna sertçe vurdum. Canım acımıştı ve muhtemelen alet yine bozulmuştu. Annem yanıma gelmeden asansöre doğru sürmeye çalıştım ama tam da tahmin ettiğim gibi çalışmıyordu. Gözlerimi kapatıp derin bir nefes verdim.

"Semih Bey? Depodan yeni bir sandalye getirin." Diye söyleyerek kulaklarımı doldurdu babamın sesi. Gözlerimi açıp onlara baktım. Annem yine acıyarak bakıyordu. Babam ise bakışlarını başka tarafta tutuyordu. Bir kaç dakika sonra Semih Bey akülü sandalye ile yanımıza geldi. Bana yaklaştıktan sonra ellerini kollarıma yerleştirdi. Kucağına alıp yeni sandalyeye bıraktı. Kendimden çok ona üzülüyordum. Yirmi üç yaşındaki beni kucağına alıp her tarafını ağrıtıyordu. Ama bir kere bile buna sitem ettiğini ne görmüştüm ne de duymuştum. Annemden babamdan daha çok fedakardı. Sakince ona baktım.

"Teşekkürler..." tebessüm edip yanımdan ayrıldı. Sandalyeyi çalıştırıp asansöre bindim vakit kaybetmeden. Daha fazla onların yanlarında bulunmak istemiyordum. Odama çıktığında içinden çıkıp çalışma masamın yanına doğru sürdüm. Çekmeceyi açıp içinden boş bir kağıt ve kalem çıkardım. Boş boş karalayıp rahatlamaya çalıştım. Sevilmemek acı veriyordu. Ben... Aşık olmak istiyordum. Benden başka kimsenin olmasın, hep benimle ilgilensin istiyordum. Dudağımı ısırdım. İmkansızdı. Beni bu halimle kimse sevemezdi.

Eve kısa bir bölüm oldu. Ama bir erkeğin düşüncelerinden sadece bu kadar çıkarabiliyorum :) Umarım beğenir ve yeni bölümün takibinde kalırsınız?

Arkadaşlar ayrıca şunu şimdiden belirtmek istiyorum; Bu arkadaşımız yürüyemediği için aciz, ucube, zavallı gibi terimler kullanabilir kendi hakkında. Ama sonuçta bu onun psikojisi oldugu icin böyle düşünüyor. Elimden geldiğince onun hislerini size aktarmaya çalışacağım. Onu kafasındaki bu terimlerin nasıl yok olacağını da okuyarak göreceksiniz. Yani yasayabileceğimi düşünürek söylüyorum. Hemen karakterin kendine yürüyemiyor diye hakaret etmesine ön yargılı olmadan önce kitabı okuyun. Umarım kendimi size anlatabilmişimdir.😃

ÖZGÜRHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin