"Çıkmak istemiyorsa zormalama oğlumu." Gözlerimi devirip bir şey demeden dün gittiğim bahçeye doğru yürüdüm. Peşimden Ali'nin geldiğini akülü sandalyesinin sesinden anlayabiliyordum. Bahçeye çıktıktan sonra ona baktım. Yanıma doğru geldiğinde durdu. Dudağımı ısırdım. Onu nasıl kaldırabileceğim hakkında bir fikrim yoktu. Zayıf biriydi. Yani... Ama sonuçta benden ağırdı. Eğer bunu yapamasam kendinden daha çok nefret edecekti. Gülümseyerek yanına yaklaştım. Kollarımı onun koltuk altlarından geçirdim.
"Bırak..." diye mırıldandığında tekrar kollarımı çekip ona baktım.
"Neden?" Dudaklarını birbirine bastırıp bana baktı. Kahverengi gözleri dolmuştu. Yapamayacağımı düşünüyordu. Ona doğru bir hamle yapıp tekrar kollarımı altından geçirdim.
"Zorlanacaksın." Diye hayıflandı.
"En azından deneyeceğim. Ama senin de bana yardımcı olman lazım." Derin bir nefes alıp tüm gücümle kaldırmaya çalıştım.
"Kollarını belime dola..." Dediğimi yapıp doladıktan sonra zorlanarak dönüp yavaşça yere oturttum. Son bir nefes verdikten sonra gülümsedim.
"Düşündüğümden de kolay oldu." Ellerini Çimenlere dokundurduktan sonra bana baktı.
"Kazadan beri ilk defa dokunuyorum." Kaşlarımı kaldırdım.
"Birinden yardım alıp neden denemedin?" Alayla güldü.
"Engelli olmak, insanı mahçuplaştırıyor. Her gün beni al da buraya koy diyemem kimseye." Kafami salladım.
"Tam tersine demen lazım. Sen varlığını hissetmezsen kimseye de hissettiremezsin. Öfkenle sadece insanları kendinden soğutursun." Birşey demeyip etrafına baktı. Havuza gözleri kaydığında hemen gözlerini kaçırıp başka yerlere bakmaya çalıştı.
İstiyordu ama yapamıyordu.
Ayağa kalkıp büyük salıncağa doğru yürüdüm.
"Nereye?" Diye arkamdan seslendiğinde bir şey demeyip salıncaktaki kırmızı minderi aldım ve tekrar yanına gittim. Arkasına minderi yerleştirdikten sonra Karşısına geçtim.
"Yat hadi..." anlam veremese de itiraz etmeyip belini yavaşça yere doğru indirdi ve yattı. Ellerimi ayakkabısına doğru götürüp bağcıklarını çözdüm.
"Ne yapıyorsun?"
"Ayaklarına ve dizlerini masaj yapacağım." Bakışlarımı ona çevirdim. O bir sey diyecekken engelledim. "İtiraz istemiyorum. Gerçekten hoşuna gidecek..." pes edip beni izlemeye başladı. Ayakkabı ve çoraplarını çıkardıktan sonra sağ ayağını dizimin üstüne koyup parmak uçlarından başlayarak yumuşak hareketlerle masaj yaptım. Parmakları oynadığında kaşlarım kalktı.
"Parmakların hareket ediyor?" Dedim sorarcasına.
"Evet. Ama sadece parmak uçlarım. Dahasını hissedemiyorum." Gülümsedim.
"Olsun. Bence bu bizim işimizi daha da kolaylaştıracak."diyerek masaj yapmaya devam ettim.
"Tiksinmiyor musun?" Sorusuyla yüzüne baktım.
"Hayır... Emin ol bazı insanlar her haliyle daha çok tiksindiriyor. Ben halimden memnunum. Sen de rahatla artık." Eşofmanını sıyırıp dizlerini ortaya çıkardım. Masaj yapmaya devam ettim.
"Boşuna hassas davranma. Hissetmiyorum." Onu duymamazlıktan geldim.
"Ne yapıyorsun sen?" Bıkkın bakışlarla kadına baktım. Keşke onu da duymamazlıktan gelebilseydim.
"Görmüyor musunuz?" Yanımıza doğru gelip başımızda dikildi.
"Bir de oğlumu yere yatırmışsın. Hasta olacak. Bu halde bakması ne kadar zor sen biliyor musun?" Yutkundum. Oğlunu düşünmeden ne kadar da ağır konuşuyordu? Ayağa kalktım.
"Hasta olursa ben bakarım merak etmeyin. Ayrıca Onu yapma Bunu etme diyerek onu neden herşeyde soyutlaştırıyorsunuz. Madem onu düşünüyorsunuz biraz üzerine düşün. "
"Bana akıl verecek son kişisin." Alayla güldüm.
"Size akil verdiğim yok. Sadece gözünüze hatalarınızı sokuyorum ama anlamıyorsunuz. Benim aklım size fazla gelir." Yüzünü buruşturdu.
"Bir de oğlumun yanına aldım ona eğitim ver diye. Sen daha kendini eğitememişsin." Kaşlarımı kaldırdım.
"Sizden daha iyi bir eğitim aldığıma eminim. Ayrıca tekrar gelmem için Eşiniz aradı Farkındaysa."
"Bana kalsa seni tabii ki istemezdim. Ali istedi diye babası seni çağırdı." Gözlerimi kırpıştırdım.
"Meral, yine mi tartışıyorsun?" Diyerek babası yanımıza geldiğinde artık sabrım taşmak üzereydi. Kadının derdi neydi gerçekten anlamıyordum.
"Haklıysam tabii ki tartısacağım. Filiz Hanıma da aşk olsun. Başında babası olmayan sokak kızını göndermiş bizim eve!" Sertçe yutkundum. Derin bir nefes aldım.
"İşiniz gücünüz yok beni mi araştırdınız? Hem sizene babamdan." Güldü.
"Temelin küçükken devrilmiş. Böyle çocuklarda büyüdüğünde işte senin gibi oluyor. Gelmiş oğlumu çimenlere yatırmış ayaklarına masaj yapıyorsun. Bos işler!" Gözlerim doluyordu. Ama onun karşısında ağlamak gibi bir hata yapmayacaktım.
"Sus artık! Git sen alışveriş yap! Kuaföre git! Al işte sana boş zaman!" Diye öfkeyle bağırdı Ali. Annesi öldürücü bakışları ile bana baktıktan sonra bahçeden çıkıp gitti. Metin Bey de peşinden gittiğinde yine yalnız kalmıştık. Ali ile göz göze gelmemeye çalışarak tekrar karşısına geçip oturdum. Yerden çoraplarını alıp giydirirken gözümden yaş düşmesini engelleyemedim. Ben de biliyordum babamın nasıl biri olduğunu! Ona mı kalmıştı söylemek!
Ali yerden doğrulduğunda ayakkabılarını alıp ayağına geçirmeye çalıştım. Eli yüzüme değdiğinde yutkunarak ona baktım. Gözyaşımı sildi.
"Ağlama..." diye fısıldadığında göz göze geldik. Derin bir nefes aldım.
"Kusura bakma ama annen çok kötü biri." Gülümsedi.
"Sen öyle diyorsan." Bir an da olduğumuz duruma bakıp güldüm.
"Hey! Yerlerimizi mi değiştirdik?"
"Galiba öyle oldu. " Tebessüm ederek ayakkabılarin bağcıklarını bağladıktan sonra ayağa kalktım.
"İstersen odana götüreyim seni. Eve gideceğim."
"Annem yüzünden mi?"
"Yok, hayır. Genelde bir iki saat kalıyorum evlerde."
"Az bir zaman..." diye mırıldandı. Dudaklarımı birbirine bastırdım. Zar zor sandalyesine oturttuktan sonra bahçeden çıktık. Neyse ki o kadın ortalıklarda görünmüyordu.
"Çantam yukarıda. Alıp geleyim." Tam gidecekken bileğimi yakalayıp durdurdu.
"Bekle. Odayı temizlerken eşyalarını indirmişlerdir."diyerek akülü sandalyesini çalıştırıp evin kapısına doğru gitti. Kapının dibinde askılık vardı. Üzerinde çantam da asılıydı. Çantamı koluma takarken yardımcılardan biri geldi.
"Ali Bey, siz yukarı çıkın ben hallederim." Kadına bakış attıktan sonra gözlerini devirdi.
"Gerek yok. Sen işine bak, ben geçiririm." Yardımcı daha fazla yanımıza durmayıp gitti. Gülümsedim.
Sanırım onun güvenini kazanmıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÖZGÜR
Romance"O da mutlu değil bu halinden. Sen onun yerinde olsan mutlu olabilecek miydin?" Annem derin bir iç çekti. "Tabii ki mutlu olmazdım. Metin... Ben diyorum ki; bir yardımcı tutalım. Böyle engellilerle ilgilenen kişiler var ya... İlgilenir, ilaçlarını...